Manisa Celal Bayar Üniversitesi (CBÜ) Hastanesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Hasan Kandemir, sınav sitresi nedeniyle dili dönen Suphi Egemen Ortaokulu son sınıf öğrencisi B.Ş’nin yaşadığı sınav stresinden yola çıkarak topluma önemli mesajlar verdi.
“HER YIL YENİ SİSTEMLE GÖZLERİNİ AÇIYORLAR”
Son yıllarda eğitim sisteminin sürekli değiştiğini ve çocukların her sabah neredeyse yeni bir sistemle gözlerini açtıklarını ileri süren Kandemir, “Son yıllarda görüyoruz ki eğitim sistemi sürekli değişiyor. Yani her sabah neredeyse çocuklar yeni bir sisteme gözlerini açıyorlar ve neyle karşılaşacaklarını bilemiyorlar. Soru sayıları değişiyor, hangi konulardan soru geleceğini bilmiyorlar. Bizim görüştüğümüz öğrencilerimizin en büyük kaygıları bu. Hem velilere, hem öğrencilere hem de topluma bu anlamda çok ciddi görevler düşüyor. Son yıllarda bu kaygıların nedenlerine baktığımız zaman insan en çok neden korkar neden kaygılanır? Bilmediği bir şeyden ya da belirsizlikten kaygılanır. Oturtulamayan eğitim sistemi maalesef ki öğrencilerin kaygılanmasına neden oluyor. Çünkü çocuklar sınava hazırlanıyor nasıl bir sistemle karşılaşacaklarını bilmiyorlar. Durum böyle olunca hem eğitim sistemindeki belirsizlik hem aile baskısı çocuklarda bu tür olayların yaşanmasına neden olabiliyor” dedi.
“AİLELER DE KAYGI SEBEBİ”
Kandemir, ailelilerin de çocuklar üzerindeki sınav stresini artırdığını vurgulayarak, “Aileler, çocuğunun çok başarılı olmasını istiyor. Eğer sınavı hayattaki en önemli şey olarak görürsek ve bunu da her fırsatta çocuğa aktarırsak bu durum olumsuz sonuçlar doğurur. Çocuğun geleceğinde başarılı, kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayacak hemen hemen her ailede bunun tek yolunun bu sınavlardan geçtiğini düşünür. Sınavlar çok önemli ama hiçbir alternatifinin olmadığının düşünülmesi sonucu anne babalarda ister istemez buraya yönelik yatırımı artırıyor. Herkes benim çocuğum en başarılı olsun şeklinde düşünüyor. Fakat çocuğun kapasitesi, o güne kadar aldığı eğitimi hatta aile içindeki iletişimi ve yapısal faktörleri göz önünde bulundurulmalı. Yine ergenlik dönemi sıkıntılı bir dönemdir. Kişilik oluşmaya başladığı için. Bütün işler yolunda gitse bile, kendi içlerinde çocuklar bunalım yaşayabilirler. Bütün bunları göz önünde bulundurup ailelerin ona göre hareket etmeleri gerekiyor. Çocuğun kendi kapasitesini bileceğiz. Sınavlarda niye birinci olmadın? Neden en iyisini yapmadın? gibi yaklaşımlar çocukların üzerindeki baskıyı artırarak eğer yapabilecekse bile bu tutum onları başarısızlığa sürükleyebilir” diye konuştu.
UZMAN DESTEĞİNE DİKKAT ÇEKTİ
Her insanın yapısının birbirinden farklı olduğunu ifade eden Kandemir, “ Kimi insanlar bazı şeylerden daha fazla etkilenir ve bazı şeylerden daha fazla korkarlar. Elinde olmayan nedenlerden dolayı çocuklar sınav stresi yaşıyor ve bunun biyolojik temelleri varsa bu anlamda tanı konulabilirse tedavi öneriyoruz. İlaç tedavisi olabilir, ilaç tedavisine gelmeden önce çocuklar, davranışçı bazı yöntemlerle o kaygıyla baş etmesini öğrendiğinde çocuklar, ciddi anlamda fayda görüyorlar. Burada önemli olan nokta aile ve toplumun beklentisi, çocuğun üzerinde yaratılan stres faktörleri, çocuğun içinden geçtiği dönem ve kendi kişisel özellikleri. Eğer aileler, çocuklarında bu anlamda bir sıkıntı görüyorlarsa mutlaka bir uzmandan destek almalılar. Çünkü sadece ailenin çözebileceği bir durum olmayabilir” ifadelerini kullandı.
“HER TÜRLÜ FİZYOLOJİK DEĞİŞİKLİK MEYDANA GELEBİLİR”
Kandemir, aşırı kaygı ve stres altında vücutta her türlü fizyolojik değişikliklerin meydana gelebildiğini belirterek, “Kalp çarpıntısı, ellerde titreme, tansiyon düşmesi, baygınlık geçirme, kendi ayakları üzerinde duramama aklınıza hayalinize gelebilecek sanki o ortamda değilmiş gibi çok daha ciddi anlamda kaygı yaşandığı noktalarda hatta gerçek hayatla bir kopukluk, sanki o anda orada değilmiş gibi en basit kararları verememe, adını unutma, çok basit şeyleri bile hatırlayamama yani gerçeklikten bir kopuş olarak tarif edebileceğimiz durumlar bile yaşanabiliyor. O anda her şey olabilir. Altta belki başka hastalıkları varsa epilepsi gibi ister istemez vücuttaki bu fizyolojik değişiklikler bunları da etkiliyor ve kimi başka nedenlerin ortaya çıkmasına yol açabiliyor” dedi.
“KAYGI ÇOK HASSAS BİR KONU”
Kaygının çok hassas bir konu olduğunu ve gittikçe de hassaslaşmaya başladığını ifade eden Doç. Dr. Kandemir, kaygının aslında normal bir durum olduğunu söyledi. Belirli bir seviyenin üzerine çıktığı zaman kaygının anormalleştiğini belirten Kandemir, “ Kaygı çocuğun yaşam kalitesini bozduğunda veya başarıyı olumlu yönde etkileyeceğine olumsuz yönde etkilediğinde bu kaygının üzerinde durup düşünmek gerekiyor. Acaba bunu ortaya çıkaran nedenler nelerdir veya bu nelerden kaynaklanıyor diye” ifadelerini kullandı.
“OLDUĞU GİBİ KABUL EDİN”
Kandemir son olarak şöyle dedi: “Aileler çocuklarını olduğu gibi kabul edecekler. Her insanın bir kapasitesi var. Ailelerin sınavın hayatın sonu olmadığını düşünmesi gerekiyor. Sanki tek yol buradan geçiyor. Bu sınava geçemezse bütün hayatı alt üst olacak diye düşünüyor. Kesinlikle öyle değil. Başarının sadece buradan geçtiğini düşünmemek lazım. Aileler bunlara kendileri inanırlarsa çocukları da inanacaktır. Bu durum da çocuğun üzerindeki baskıyı artıracaktır.” LEYLA DOĞAN