Manisa Barosu Kadın ve Çocuk Hakları Komisyonu Başkanı Beril Aras, “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Mücadele Günü”. Dominik Cumhuriyeti'ni 31 yıl boyunca kanla, baskı ve zulümle yöneten diktatöre karşı mücadele eden yürekli kadınların, Mirabel Kardeşlerin 25 kasım 1960'da tecavüz edilerek ve dövülerek öldürülmesinin anısına, baskılara yenilmeyen yürekli kadınların mücadelesini onurlandırmak ve kadınlara yönelik şiddetle mücadele etmek adına ölümsüzleştirdiğimiz gün. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde kadınlar, dünyanın her yerinde; yaşamın her alanında karşılaştıkları ayrımcılığın, sömürünün, cinsiyet eşitsizliğinin, ev içi şiddetin, toplumsal şiddetin önlenmesi için toplumu, ilgili kurum ve kuruluşları görevlerini yapmaya yasaları uygulamaya çağırmaktadır. Kadına yönelik şiddetin çarpıcı olarak artış gösterdiği ülkemizde; kadınlar fiziksel, psikolojik, ekonomik, cinsel şiddete maruz kalmakta ve hatta yaşam hakları vahşice ellerinden alınmaktadır. Kadın cinayetlerini sadece “sayı” olarak değerlendirenler, çarpıttığı verilerle şiddetin azaldığını iddia ediyor. Hayattan koparılanın bir evlat, bir anne, bir abla, bir kardeş, bir arkadaş, bir dost olduğu gerçeği yok sayılıyor. Cinayetlerin üzeri “şüpheli kadın ölümü” denilerek kapatılmak isteniyor. İstismara uğrayan çocuğun davasında “çocuğun rızası”ndan bahsediliyor. Kadına ve çocuğa yönelik şiddet uygulayanlar cezasızlık politikası ile ödüllendiriliyor. Kırmızı çizgimiz olan İstanbul Sözleşmesi hukuksuzca feshediliyor. 6284 Sayılı Şiddet Yasası'na göz dikiliyor. Cumhuriyetin biz kadınlar üzerindeki en önemli kazanımlarından olan Medeni Kanun budanmaya çalışılıyor. Kadının insan haklarının en büyük güvencesi olan laik düzen büyük bir tehdit altında. Yeni Anayasa tartışmalarında, kadınlar hedef tahtasına konuluyor. Bakanlığın adından dahi “kadın” ibaresini kaldıran zihniyet, toplumsal cinsiyet eşitliğini yok sayıyor. Kadınlar kıyafetine göre ayrıştırılmaya, dayanışma parçalanmaya çalışılıyor. Kadınların istihdama katılımını teşvik edecek politikalar uygulanmak yerine, çalışmak isteyen kadınların işsizliği artırdığı iddia ediliyor. “Kadının fıtratına uygun” işlerde çalışması gerektiğini dahi söyleyenler çıkıyor. Kadınların siyasete aktif katılımı önüne sürekli engeller konulmaya çalışılıyor. Erken yaşta ve zorla evlilikleri meşru kılmak için adeta fırsat kollanıyor. hükümetin kadının hayatını cehenneme çeviren politikaları saymakla bitmiyor” dedi.
Aras, “Kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesinde, mevcut yasal düzenlemelerin ve uluslararası mevzuatın eksiksiz ve tutarlılıkla uygulanmasının öneminin farkındayız. Uygulamadaki eksiklikler ve kadına yönelik şiddet konusundaki cezasızlık politikası ülkemiz açısından ciddi bir sorun olmaya devam etmekte, kadın cinayetleri ve kadına yönelik her türlü şiddetin katlanarak artmasına neden olmaktadır. Ülkemizde kadınların hukuki kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik yürütülen sistematik çalışmalar sonucunda, kadına yönelik şiddet giderek artmakta, en temel insan hakkı olan yaşam hakkı dahi vahşice ihlal edilmektedir. İstanbul Sözleşmesinden hukuka aykırı bir şekilde çekinilmesi, Türk Medeni Kanunuyla ve 6284 sayılı Yasa ve Uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan kadın hakları kazanımlarını ortadan kaldıracak düzenlemelerinin yapılacağının kamuoyunda sürekli gündemde tutulması, laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşılması,toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı açıklamaların desteklenmesi, kadını özgür bir birey olarak görmeyip, sadece aile içinde bir birey olarak sınırlandıran zihniyetin oluşmasına yol açan politik uygulamalar vb nedenlerle kadınlar daha fazla şiddete açık hale getirilmektedir. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesinden bu yana kadın cinayetlerinde korkunç bir artış yaşandı. 2024'ün bitmesine günler kala 406 olan bu sayının geçen seneyi geçeceğini maalesef biliyoruz. Hatta şu an bu konuşma sırasında bile sayı artmış olabilir. Türkiye'de her 10 kadından 4ü erkek şiddetine maruz kalıyor. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için yasal mevzuatın yanında, toplumsal zihniyetin değiştirilmesi de çok önem arz etmektedir. Bu bağlamda, devletin çok yönlü ve bütüncül politikalar üretmesinin yanında ,bu mücadelenin toplumsal düzeyde genele yayılarak etkin ve kararlı yürütülmesi gerekmektedir. Kadınlar öldürülmesin, şiddete maruz kalmasın diye en basit insan hakkı için sürekli bu konuda mücadele vermek zorunda olmak maalesef ki bir utanç haline gelmiştir. Çünkü istenen tek şey zaten temel insan haklarından başka bir şey değilken her gün yeni bir şiddet veya katledilme vakasıyla güne başlar olduk. Şiddet failleri ve katillerin bu rahatlığının sebebinin hükümetin sistematik olarak uyguladığı cezasızlık politikasından başka bir şey olmadığını biliyoruz. Manisa Barosu Kadın ve Çocuk Hakları Komisyonu olarak, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde, Bizler eşitlik mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz! “Kadınlar Vardır, Kadınlar Her Yerde” diye haykırırken sesimizi de sözümüzü de yükselteceğiz. Budamaya çalıştıkları yasaların etkin uygulanması için örgütlü gücümüzle direneceğiz. Kıyafetimizden kahkahamıza, kaç çocuk doğuracağımızdan ne zaman evleneceğimize kadar her şeyimize karışanlara geçit vermeyeceğiz. Kadını aile içinde eritmeye çalışanlara, eşit yurttaşlık haklarımıza sahip çıkarak cevap vereceğiz. Kadına yönelik şiddeti de kadın cinayetlerini de sonlandıracağız. Biz kadınlar vardık, varız ve var olacağız. Çok kararlıyız. Önümüzde durmaya kimsenin gücü yetmedi, yetmeyecek. Bu karanlık şiddet ikliminde kadınları, cesaretlendiren, güçlendiren ise kadın dayanışması. Eşitsizlik ve şiddet son bulana kadar Hayatlarımızdan, haklarımızdan, hayallerimizden vazgeçmeyeceğiz. Mücadelemizi dayanışma ruhuyla sürdüreceğimizi de tüm kamuoyuyla paylaşıyoruz” dedi.