Ellerimize verilen temiz gönüllerimizdi sermayemiz, öyle başlamıştı hayat yolculuğumuz dünyaya ilk geldiğimizde.
Sonrasında gönlüne göre yolculuk başlar her insanın, gönlüne göre yol alır insan.
Ve gönlüne göre verir Allah her kese.
Değil mi ki, temennilerimiz de hep bu yönde…
Gönüller ki temiz kaldıkça yol alırdı vicdan.
Vicdan ki gönülle birleşince Sertaç olurdu insanlık.
Şu kirli çağ çok şey aldı bizden, çok şeyimizi kirletti kendisiyle beraber. Fakat gönlünü temiz tutmayı başaranlar asıl yol alanlardır bu hayatta. Gerisi ise hep gerilerde…
Bunca savaş bunca ölüm ve bunca zulüm içerisinde birde gönül savaşları başlamış şu kirli çağda… Kimin kimden ne alıp veremediği var bilinmez, fakat gönlü gönlüne denk gelmiyor insanlığın. Temiz gönüller kalmadı diyecek kadar seyreldi bu hakikat…
Kendi gönlüne kulak vermeyenler, başkalarının gönüllerine göz diker oldular.
Oysa hepimizin mesuliyeti kendi gönüllerimiz olmalı değil mi? ve Mesuliyetlerimiz mecburiyetlerimiz değil miydi?
Kendi gönlünü temiz tutamayanlar başkalarının gönül dünyasında dolaşıp şurası kirli burası kirli demeye başladı, suizan konusunu bizlere çok iyi ifade eden son Peygamberin ardından…
Sahi kim başkalarının gönül dünyasına girme hakkını verdi bize, kim kaldırdı sınırları, kim yol açtı bu etik olmayan yolculuğun kapılarını, sahi ne ara aştık haddimizi, sahi ne ara aştık insanlığımızı…
Gerek fikirsel, gerek düşünsel, gerek duygusal ve gerekse konumsal anlamda ne çok kir bulaştırıyoruz birbirimizin gönüllerine, nasıl bir savaştır bu gönülden gönüle yaralayıcı, nasıl bir ölümdür bu kırgın gönüller yaşamaya devam ediyor öylece.
Herkesin zikri, herkesin fikri kendine münhasır kalmalı değil miydi insanlık hukukunda. Sahi gönüllerdekiler Allah’a gizli iken kim gönüllerdeki ile yargılamaya kalkışır insanları…
Yoksa biz ahirete imanımızı mı kaybediyoruz?
Rabbimizin müdahale edeceği sahalarda ne haddimize cirit atıyoruz. Sahi biz gönül savaşlarında hangi tarafta kalıyoruz. İnsanın insana, bir gönlün başka bir gönle üstünlüğünü kim belirleyebilir ki…
Fikirlerini beğenmediklerimizin yüzünü görmek istemiyoruz!
Yüzünü gördüklerimizle hemfikir olmak istiyoruz!
Farklılıklar ayırıyor hemen bizi, hiç tanış olmamış gibi!
Yılların emeği gönül savaşlarının önüne geçmiyor maalesef, öyle savaşıyoruz ki derinden, öyle yaralıyoruz ki birbirimizi, öyle öldürüyoruz ki birbirimizdeki yerimizi…
Kan akmıyor, bombalar patlamıyor, cesetler yok ortalıklarda, sessiz uçar savaş uçakları gönüllerde ama tahribatı dünya tarihindeki savaşlarla aynı sonucu verir…
Gönüller ölüyor sessizce… Gönüller ayrılıyor sessizce…
Gönlü savaşa girenlerin silahı elinde oluyor her daim.
Her farklılığa bir kurşun sıkıyor insan insanda.
Her gelişmişlik bir çekememezlik doğuruyor muhatabında.
Her yol alış bir sekteye uğratılıyor yolda kalmışlar tarafından.
Her gönül kendisine uyumlu olanı bulmakta kaç savaş veriyor kim bilir.
Ve her gönül kendine uymayanla anlaşmakta kaç savaş veriyor kim bilir…
Bu konuyla ilgili bir ayet, bir hadis, bir güzel söz yazmak isterdim ama kendime sordum hangi ayeti yazayım diye, sonra bütün ayetleri yazmam gerek, bütün hadisler ve bütün güzel sözleri diye düşündüm.
Zaten gönüle hitap etmiyor muydu bütün güzel cümleler. Eğer gönül muhatap almaz ise iç savaşını durduracak cümleleri, kelimelerin suçu ne…
Kendi gönlü ile savaşmayı başaranlar, başka gönüllerle savaşmıyorlar dostlar. İç savaş dedikleri sadece ülkelerde olmuyor inanın. İç alemimizle savaşmak hem yorar, hem geliştirir hem de kendimizle meşgul eder bizi… Kimseye bulaşmamış bir gönlün sevabı da günahı da sadece kişiyi bağlar. Ama başka gönülle savaşan, başka gönüle bulaşan maalesef artık o savaştığı gönülde bulunan her şeye ortaktır…
Nedense kendi gönlünden habersiz olanlar başka gönüllerle savaşmakta daha cevval olurlar. İç dünyalarında savaşlarında başarılı olamayanlar dış dünyada başkaları ile savaşmakta daha becerikli oluyorlar.
Kendisi ile hiç konuşmamış, kendisiyle sohbet etmemiş, kavga etmemiş, kendi öz eleştirisini yapamamış yani kendisiyle hemhal olmamış, kendisiyle savaşmamış insanlar, başka gönüllerle daha rahat savaşırlar.
Yani biz yani hepimiz bu kirli çağın tuzağı olan bu kirli savaşa dahiliz dostlar.
Gün yok ki farklılıklar ayrılıklara sebep olmasın. Gün yok ki ayrılıklar hadsiz cümleler kurdurtmasın. Gün yok ki omuz omuza yürünen yollarda usulsüz tartışmalar kardeşlik kanı akıtmasın.
Evet, ahir zaman, kirli çağ deyimleri çok şey ifade ediyor bizim için. Ama kirli gönül kavramlarına hiç yer olmamalı hayatımızda. Gönlümüzü temiz tutarak yol almalıyız bu hayatta. Gönlümüzü akidede farklılık yaşayanlara karşı daraltmalıydık oysa, buydu asıl olan asil görevimiz… ötesi kirletiyor bizi…
Bence bunca savaşın devam etmesinde hepimizin payına düşen en büyük suç, soylu öfkemizi sadece küfre ve zulme karşı kullanmayıp, öfkemizin bir payını Müslüman kardeşimize, bir payını dava kardeşimize, bir payını bizimle aynı düşünmeyene, bir payını karşı cemaate, bir payını fikri ayrılıklara, bir payını kardeş desek te yol ayrılığında VS. kullandığımız için zalime yetmiyor öfkemiz.
Halen meydanlarda onlar, bunlar, şunlar, bizler cümleleri savaşa tepki vermeden önce gönüllerde bitmeyen savaşları gösteriyor bize…
Sahi kirli gönüllerle daha ne kadar temiz bir hayat ve temiz bir bakış temennisinde bulunabiliriz. Allah temiz olmamızı ve temiz kalmamızı istiyor. Çünkü Rabbimiz gönlümüze göre verecektir. Çünkü Rabbimizi barındırdığımız yer gönlümüzdür. Ve çünkü Rabbimiz kirli yerde barınmaz…
Gönül savaşlarını sonlandırıp devam etmeliyiz ilk günkü gibi hayata. Hiç kirlenmemiş bir gönülle başladık bu yolculuğa, fakat kirli bir çağa denk geldik ve bu yolculukta kirlendi gönüller fakat hiçbir şey için geç değil. Başka gönüllerle savaşmayı, başka gönüllere sataşmayı bırakıp kendi iç savaşımızı başlatarak kendi iç temizliğimizi yaparak niyet edelim temizlenmeye…
Bırakalım her gönül kendi imtihanını versin. Kendi imtihanlarımız bize yeter, başka gönüllerin imtihanlarına yorum yaparak, yaşamadığımız duyguların söz taşıyıcılığını yaparak, fikir farklılığını türümüz olan insana yakışmayan yol ayrımlarında kirli davranışlarda bulunarak gönül savaşlarına dahil olmayalım.
Herkes fikrinin adamı olsun cesurca, karışmayalım insanlara… Konuşalım, muhabbet edelim, nasihatleşelim birbirimizle ama SAVAŞMAYALIM dostlar GÖNÜLDEN GÖNÜLE…
Öyle inanmıyorum ki ahir zaman fitnelerinden biri de Akaidde bir olan Müslümanların birbirine düşmesi, hemde elle tutulur sebepler olmadan... Bu fitneler güvensizliğe, ahde vefasızlığa, birlik, beraberlik ortamlarından uzak, Salih amel işleyememeye ve en önemlisi de (emri bil maruf ve nehyi ani münker) birbirimize iyiliği tavsiye edip, kötülükten de men edememeye sebebiyet veriyor. ve bu tür bir fitne de amellerin zayii olmasına sebebiyet veriyor zannımca, şu kirli çağda...
Düşmanlarımız belli iken, Rabbimiz bizlere düşmanlarımızı detaylıca tanıtmış iken biz birde inceden inceye gönül savaşlarında yer almayalım düşmanmışız gibi…
Diyecek çok şey var ama naçizane kendime söylediklerimdir bunlar, sizlerle paylaşmak istedim.
Korkarak kurduğum son cümle ile bitireyim. ‘’Allah herkesin gönlüne göre versin’’
Bu dehşet verici cümleye binaen sonlandıralım gönül savaşlarımızı dostlar. Ancak öylece bu kirli çağa inat Ümmet olma şerefine nail olabiliriz inşallah.
Herkesi gönlü ile baş başa bırakırken güzel gönüllerinizde hayırla anılma duasıyla…
Gönlü temiz olanlara denk gelelim ve gönlümüzü temiz tutma çabasında olalım, ve de temizleme çabasında olduğumuz gönüllerimizde birbirimizi ağırlayıp, savaşmadan muhabbet edelim inşallah.
secdekar