Zihnin Doğası Berrak
Bugünlerde uzun bir sessizlik içindeyim; bir inziva gibi…
Zihnin sakin, sessiz, kıpırtısız halinin huzuru içinde birden bir düşüncenin doğduğunu fark ettim: Ruhumla ilgili bir fikir, bir niyet diyebilirsiniz buna …
Bu düşünceyle beraber bir hazzın doğduğunu ve zihnimin bu düşünceye yapışarak yeni düşünceler ürettiğini, bu hazları devam ettirmek için devamlı düşünceler yaratmaya devam ettiğini gözlemledim , bir yandan süren derin sakinlik ve sessizliğimin içinde…
Ancak bu sakinlik zihnime yetmedi, bir an önce bu fikirleri hayata geçirmek ve bundan da haz almak isteği doğdu içimde.
Böylece bedenim, nefesim ve zihnim gerilmeye başladı.
Ne de olsa kendimleyim, bir süre bunu yapamayacağım.
Ama fark ettim ki gerilim düşüncelerimi eyleme dökemememle de alakalı değil.
Daha ilk düşünce çıktığı an bedenim, nefesim, zihnim gerilmeye başladı.
Sanki gerilimi ortadan kaldıracak bir şey yapıp rahatlamak için rahatlığı bırakıp gerilim yarattım.
Dikkatle bakınca huzur bulma deneyimini yaşamak için huzuru bozmak döngüsünün nasıl yaşamın her alanına nüfuz ettiğini fark ettim…
Biraz daha derin düşünüp farkındalığımı hazmettiğimde yaratıcı eylemlerin bana büyük haz verse de “şimdi tam tatmin oldum” dediğim bir ana ulaştığımı hatırlayamadım.
Sanki bana tatmin vadeden şeyler her zaman bir sonraki hedefin tadında.
Örneğin; satın aldığım şey hiçbir zaman reklamın vaadini gerçekleştiremiyor, ancak hep “bunu da yaparsan tam olacak” diye yeni bir sonraki adım var. O vaadi sunan, reklamı yapan da sonraki hedef ve tadındaki hazzı devam ettirebilmek, bir damla daha haz alabilmek için devamlı yeni gerginlikler, yani yeni ıstıraplar yaratan zihin.
Ve bir baktım ki o berraklıktan eser kalmamış…
Devamlı eğlenmeye çalışan, devamlı haz peşinde koşan, hiçbir zaman tatmin bulamayan gergin, yoğun, bulanık bir zihin, gergin bir beden, gergin bir kalp.
Bu aralar andığım ;düşüncelerimize dikkat edelim…
Düşünceler bizim dostumuz değildir
Düşüncelerle eğlenmeyi bırakalım.
Zihnin doğası zaten berrak.
O berraklığı haz peşinde koşarken yarattığımız gerginliğin bulanıklığı ile örtmeyi bırakalım, ne dersiniz?