Sadece insanlık onuru değil Müslümanların onurunun da ayaklar altına alındığı bir yer Gazze ve Filistin. Bunu çoğaltabiliriz Doğu Türkistan, Arakan, Myanmar, Urumçi Türkleri diye diye çoğaltabiliriz.
Bizi son çeyrek asırda öyle tepkisiz, ruhsuz hale getirdiler ki mazlum coğrafyalarda olanlara ah ah çekip ekran karşısında gazımızı alıp vicdanımızı rahatlatıp tamam savaşı kazandık dediğimiz sonrasında da başımızı rahatça yastığa koyduğumuz bir çağdayız.
Ne kıldığımız namaz ne tuttuğumuz oruç ne yaptığımız ibadetler bizi bu vebalden kurtarmaya yetmez. İnsanlık onuruna yakışmayacak şekilde bir soykırım yaşanıyor Gazze’de.
Ve bu iktidar her seçim döneminde bu argümanı kullanarak insanlardan oy aldı. Düşünmeden sorgulamadan sadece benden bizden seviyorum başka seçenek mi var diye kendisini avutan halk seçimlerde verdiği oylarla kendi vicdanını rahatlattı. Aslında onlarda biliyordu durumun değişmeyeceğini ancak insanoğlu rahata alıştı mı o konforunun bozulmasını istemez. Herkes kendi konforlu günlerinin bozulmaması için bozuk çarkın dişlilerini çevirmeye devam etti. Ta ki kendi konforlarının bozulmaya başlamasına kadar.
Manisa’da ne oldu her yer kırmızıya boyandı. Ülkenin yarısı kırmızı oldu. Biz gelmezsek CHP gelir korkutması ezan susar, Gazze düşer, camiler kapanır korkusu yerini karın doyurma korkusuna bırakınca her şey değişti.
Ne demişti bundan yıllar önce Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “CHP’ye işleyecek hangi günahı bıraktınız da halkı CHP gelecek diye korkutuyorsunuz”
Seçimlerden sonra gördük. Belediye başkanlarının makam odalarında ki şatafatı, ihtişamı, jakuzileri banyoları. Bir belediye başkanı 6 kişilik jakuzili özel odayı makam katında niye yaptırır. Hangi akla hizmet hangi ahlaka sığar. Eskiden sosyetenin konken partileri vardı bence bunların jakuzili köpük partilerinden daha masumdu.
Manisa’ya gelince durum farklı değil. Yunusemre Belediye eski Başkanı Mehmet Çerçi’nin makam odası benim ifademle değil bizzat yine kendi milletvekilleri olan Bahadır Yenişehirlioğlu’nun ifadesiyle “Dolma Bahçe Sarayı gibi” yazıktır günahtır. Eski Başkan Çerçi’de gerçekleşen ziyarette tefrişatın pahalı olmadığını hepsini bit pazarlarından ikinci el olarak aldıklarını söylüyor. Halk arasında bir tabir var yersen misali.
Osmanlı’ya aşık birisiyim. Saraylara estetiğe hayran birisiyim. Ama sadece Osmanlı’nın ihtişamına değil adaletine de hayran birisiyim. Bu yapılan makam odası Osmanlı hayranlığı sevdası falan filan değil. Sadece ve sadece şatafat ve gösteriş düşkünlüğü. Bir beldenin emiri yani başkanı olacaksınız ve siz saray gibi yerlerde otururken halk kenar mahallelelerde bir kuru ekmek bulabilmenin derdinde olacak. Siz ancak bu durumda Zalim olursunuz.
Yaklaşık on yıldır bizzat sahada Devletten ve Belediyelerden sadece ar ettikleri haya ettikleri için durumlarını arz edemeyen ihtiyaç sahiplerini arayıp bulmaktayız. Elimizden geldiğince de değerli bize inanan ve güvenen hayırseverlerimiz sayesinde destek olmaya çalışıyoruz. Onlar aç ve açıkken bir lokma ekmeğe muhtaç iken bu makam odasında oturmak Zalimlikten başkası değildir.
Yeni Başkan Semih Balaban halk arasında ki ismiyle Semih hocanın omuzlarında ciddi bir yük vardır. Genel Yayın Yönetmenliği yaptığım zamanlarda seçim dönemlerinde gazetemize reklam verirdi diğer adaylar gibi hiç ayrım yapmadan. Ve o zamandan beri her zaman örnek vererek takdir ettiğim bir yönü vardı reklam günü dolmadan ücretini bizzat gelip kendisi öderdi. Diğer adaylardan al alabilirsen ki onlar hep bizim mahalleden olurdu ama ücretini alamazdık. Almak için aradığımızda hemen patronu ararlar ve patron da sil ücreti derdi.
Semih Başkana buradan bir önerim var. Makam odasını müze olarak belediye de muhafaza etsin ve halka açık sergilesin. Herkes geçmiş dönemde yapılan saltanatın şatafatın boyutlarını Belediye de var oldukça görsünler. Kendisine farklı bir oda da makam odası ihtas edebilir.
İşte bu zihniyet Gazze diye İslam diye Din diye yıllarca insanların nefislerini okşadı. Ama Gazze de gördüklerim halkın o durumu bizim kendimizi sorgulamamızı gerektiriyor. Bu güne kadar Gazze ve Filistin için çeşitli çalışmalarda kampanyalar da bulunduk ve düzenledik ancak gördüklerimizden sonra yaptıklarımızın deve de kulak bile olmadığına şahit olduk.
Kendi imanını kurtarmak isteyenin ilk Kıblemize sahip çıkması gerekmektedir. Herkesin kıyameti kendi ölümüdür. Kendi kıyametini mağmur etmeyen isteyenin kalbinde gönlünde zihninde şehadet olduğu gibi Kudüs, Gazze ve Filistin olmalıdır.
Gazze günlüklerini bir sonra ki yazımda işleyeceğim.
Selam, Dua ve Muhabbetle.
Rabbim izzetinizi arttırsın inşallah…