ANAYASAYA DARBE KABUL EDİLEMEZ.
Yargıtay 3.Ceza dairesinin Anayasa Mahkemesi üyelerine yapmış olduğu suç duyurusu dün genel başkanımız Özgür Özel'in dediği gibi Anayasaya darbedir.
Darbeler, sadece elinizde silahlarla yapılmaz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içinde yaşayan tüm yurttaşlarımızın tamamını ilgilendiren bu konu kesinlikle susalım bir kenarda oturalım meselesi değildir. Anayasayı ve onun en üst mahkemesinin almış olduğu kararların yok edilmesi, gözden çıkarılması uygulanmaması üstüne üstlük buna rağmen birde üyelerine alt mahkeme tarafından suç duyurusunda bulunulması Anayasanın 2. Maddesi ve değiştirilemez teklif bile edilemez olan "Türkiye Cumhuriyeti Devleti Laik, demokratik sosyal ve hukuk devletir" tanımını yok saymaktır. Bu konu öyle çerez olacak ucuz bir mesele değildir. Toplumun tüm kesimleri tarafından dirayetle inatla, ısrarla buna karşı çıkılmaması durumunda ortaya çıkacak sonuçlar nettir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin "Cumhuriyet rejimiyle kendi kendini yönetebilme şeklinin" ortaya çıkarmış olduğu en temel olgu Anayasa'dır. Anayasamız en temel görevi ise Misak-ı milli sınırları içinde yaşayan her bir vatandaşını eşit koşullarda adaleti sağlam şekilde ayakta tutarak, yine adalet ve yasalar önünde koruyup kollamaktır. Yapılan bu darbeye toplum tüm kesimleriyle beraber sahip çıkarak itiraz etmek her bireyin zorunlu görevidir. Yarın ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 85.ölüm yıl dönümü, bu adımın 10 Kasım Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü anma öncesi alınmış olmasının da siyasal iktidar tarafından bilinçli bir şekilde gündeme taşıyarak tartışma açması üstelik bunu da yargı ve Anayasa üzerinden yapması yine üzerine basılarak verilen mesajdır. Biz Anayasayı değiştireceğiz. Sonrasında rejim değişikliğiyle bir daha bu ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü de anma günü yaşayamayacıksınız demektir.
Anayasa ve Anayasa Mahkemesini yok saymak. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar; çökecek olan Adalet sistemi, Anayasayı yok etmesiyle çok daha fazla ağırlaşacak. Yoksulluk, yolsuzluklar talana dönecek, yurttaşlarımız daha fakirleşme önünde diz çökmek zorunda kalacaktır. İflasın eğişinde olan bir ekonominin bu krizle çok daha ciddi konsolide edilemeyen bir dönemece girecek. Onun için gür bir sesle bu karara karşı çıkmak adaletin ve anayasanın belirleyici net somut bir kavram olduğunu yüksek sesle dile getirmek zorundayız. Anayasayı yok edilmemesine, adaletin üstünlerin hukukundan, hukukun üstünlüğüne evrilmesi 85 milyon yurttaşımızı bire bir ilgilendiren en önemli olgudur. Ayağa kalkıp bir şeyler yapılması bizler adına, geleceğimiz adına, çocuklarımız, gençlerimiz adına çok ama çok önemlidir. Direnmek zorundayız.