Manisa insanı hayretlere düşüren bir şehir, öyle ki Manisa'nın sadece biri bir şehri ihya edecek tarihi, kültürel, turistik ve coğrafi değerleri öylesine çoktur ki, gözünüzü çevirdiğiniz her yerde dünya çapında marka yaratacak bir nesne ile karşılaşabilirsiniz.
Bu nesnelerin bir çoğu öylesine kıymetlidir ki, paha biçilemez değerlere sahip olduklarından zaman içinde en ufak bir parçası kalmayacak şekilde talan edilmiş, çalınmış, hatta yurt dışına kaçırılmış, korunması gerekirken korunamamış, varlığı bilenen ama elle tutulup gözle görülemeyen, yani somut olmaktan çıkıp soyut hale gelmiş nesnelerdir.
Bugün buradan Manisalılara, bir parça taşı dahi korunamamış Saray-ı Amire'den, burada çocukluklarını yaşamış cihan padişahı Kanuni Sultan Süleyman'dan, İstanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmet'ten, Mısır'ı ihya eden ama Manisa'da bir turist bile çekemeyen Anadolu Piramitleri'nden, İncil'de adı geçen 7 kiliseden biri Selçuk'ta kuyruk oluştururken, Manisa'da görmezden gelinen diğer 3 kiliseden, Yanık Ülke'den, Peri Bacaları'ndan, ilk insan ayak izinden, paranın ilk basıldığı Sart Harabeleri'nden, gizemli Spil Dağı'ndan, dağın eteğinde bulunan mitolojik Ağlayan Kaya'dan, burada yaşamış olan dünyanın ilk çevrecisi Manisa Tarzanı'ndan, Kurtuluş Savaşı'nın kadın kahramanı Gördesli Makbule'den, Mesir Macunu'ndan ve festivalinden, 7 kıtaya ihraç edildiği halde hasadı şenliğe dönüştürülemeyen çekirdeksiz Sultani Üzümü'nden, bunların her birinin ne kadar değerli bir miras olduğundan söz etmeyeceğim.
Zaten Manisalı olmak tüm bunları bilmeyi, sahip çıkmayı ve bu nimetlerden toplum menfaatine yararlanmayı gerektirir, ama bir gerçek var ki, o da bu şehirde işlerin ters yürüdüğüdür.
Manisa'nın çoğu korunmayan ve layık olduğu gibi değerlendirilmeyen bu tarihi, kültürel, turistik ve coğrafi mirasa, bu muhteşem servete, bu ortak değerlere, yine bu topraklarda yaşayan halkın sahip çıkmayışı insanı ikinci kez hayrete düşürmektedir.
Diğer yanda kentin 40 haramileri vardır ve bu 40 haraminin 40'ı da siyasi ve ekonomik anlamda şehrin su başlarını tutmuş, halkın ortak değerlerini talan edip nasıl kendi şahsi servetlerine katabileceklerinin hesabını yapmaktadır.
Yani masal gibi bir şehirdir Manisa, tabi her masalın 40 haramisi olduğu gibi, bu haramileri yakalayıp gerekli cezayı veren bir de kadısı vardır.
İşte ben bugün bu masal gibi şehrin talan edilmesine seyirci kalmadığı gibi kamu yararına hukuk mücadelesi veren Ali Suat Ertosun'un biraz özetle son marifetini paylaşmak istiyorum.
Çünkü; Manisa'nın Sümerbank, Beyaz Fil, Moris Şinasi Hastanesi gibi simge varlıklarını talan edilmekten kurtaran, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Üstün Hizmet Madalyası ödüllü emekli Yargıtay Üyesi, Manisa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Çevre Derneği Başkanı Ali Suat Ertosun'dan müjdeli bir haber daha aldık.
Ali Suat Ertosun, kuzey yarımkürede kirazın ilk yetiştiği yer olan ve kiraz borsasının kurulduğu Sancalıbozköy'de 'Sanayi Alanı’ kurulmasına ilişkin işlemin iptali için açtıkları davayı kazandıklarını duyurdu.
Manisa için önemli bir marka değerine sahip olan ve 7 kıtaya pazarlanan Sancaklıbozköy kirazı ile bölgedeki verimli tarım arazilerini de kurtaran Ali Suat Ertosun'un kendi kaleminden açıklamasını da vermek isterim:
"Sancaklıböy’de ‘Sanayi Alanı’ kurulmasına ilişkin işlemin iptali için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na karşı derneğimiz ile üyelerimiz Süheyla Ertosun ve Osman Kurbanoğlu tarafından açılan, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın davalı bakanlık yanında müdahil olduğu dava da lehimize sonuçlanmıştır. Böylece kirazın ilk çıktığı, kiraz borsasının kurulduğu Sancaklıbözköy’le ilgili üçüncü ve son dava da lehimize sonuçlanmış olmaktadır. Şimdi Manisa Büyükşehir Belediye Başkanlığı'ndan, Sancaklıbozköy’de ‘Sanayi Alanı’ kurulmasına ilişkin meclis kararını geri almasını, istinaf ve temyiz yoluna başvurmamasını istiyoruz. Amacımız Sancaklıbozköy’de ‘Sanayi Alanı’ kurulmaması, böylelikle kiraz ve tarım arazilerinin kurtarılmasıdır. Hayırlı olsun.'
Bölgede yaşayan ve yıllardır çiftçilik ve kiraz işiyle uğraşan vatandaşlar Ali Suat Ertosun'un hukuk savaşı vererek elde ettiği bu sonuçtan büyük memnuniyet duyduklarını ifade etti.
Tarımla geçimini sağlayan bir çiftçi, "Eğer bu bölgeye sanayi alanı kurulsaydı arazilerimiz zarar görecekti, ekip biçemez olacaktık, alınan karar doğrudur, olması gerekendir, bizi çok mutlu etti" dedi.
Kiraz işiyle uğraşan bir çiftçi de duygu ve düşüncelerini, "Sancaklıbozköy kirazımızın marka değeri vardır ve Manisamız için çok önemlidir. Kirazımız kuzey yarımkürenin en erken çıkan kirazıdır ve oldukça iridir, Sayın Ali Suat Ertosun'un soyadı gibidir, bu karardan sonra kirazımıza 'Ertosun Kirazı' densin" diyerek ifade etti.
Bize de, biz seyirci kalırken, bizim adımıza bu kadim şehir için, bu şehrin bize kalan mirasının korunması için mücadele veren Ali Suat Ertosun ve emeği geçenlere teşekkür etmek kalıyor.
Bari bu kadarını yapalım; teşekkür ederiz Ali Suat bey.