Toplumun temeli ailedir. Ailenin temelini de nikâhla bir araya gelen kadın ve erkek arasındaki karşılıklı emniyet, samimi bir hürmet ve muhabbet oluşturur. İlk bakışta sevgi aile hayatının saadetine yeterli gibi gözükmeyebilir. Çünkü aileyi anlamlandıran fedakârlıktır, merhamettir, diğergâmlıktır ve sabırdır. Eşler arası muhabbet, Allah hesabına olduğu zaman hakîkî aşka dönüşür. Mecazî aşkın hakîkî aşka inkılâp etmesiyle de eşler arasındaki muhabbet şefkate dönüşür.
Bediüzzaman Hazretleri Mektubat isimli eserinde dünyadaki en yüksek hakikatin peder ve validelerin evlâtlarına karşı şefkatleri olduğunu ifade ederek, şefkatin bütün nevileriyle lâtif ve nezih olduğunu ve çok geniş olup, ebeveynin şefkat ettiği evlâdı münasebetiyle bütün yavrulara hatta bütün ruh sahiplerine şefkatini ihata ettiğini belirtmektedir. Yine şefkatin halis ve mukabele istemediğini samimi ve ivazsız olduğunu buna karşılık aşkın ücret ve mukabele talep ettiğini hatta ve hatta aşkın ağlamalarını bir nevi talep ve ücret olduğundan bahsetmektedir. Bu sebeple mecazî aşıkların yüzde doksan dokuzu maşukundan şikâyet eder.
Nihayetsiz bir kemal sahibini sevme istidadı olan bir kalbe, kâinatı istilâ edecek bir muhabbet derç edilmişken sanem misal dünyevî mahbuplara perestiş etmek o mahbuplar nazarında sakildir, istiskal eder, reddeder. Öyle ise aile bireyleri birbirlerine nasıl muhabbet etmeli ki Samed aynası olan kalpte bu muhabbetin karşılığı olabilsin. Mecazî aşkı hakîkî aşka inkılâp ettirmek çok zor olmasa gerek. Nasıl ki mutlak bir karanlıkla, aydınlık bir arada bulunması mümkün değilse bir kalpte mutlak bir muhabbetle adavetin de bulunması mümkün değildir.
Selam ve dua ile...