Halk arasında “kelebek hastalığı” olarak bilinen lupus hakkında önemli açıklamalar yapan iç hastalıkları uzmanları, hastalığın çoğu zaman diğer rahatsızlıklarla karıştırıldığı için teşhisinin geciktiğini, bu durumun ise hayati organlarda kalıcı hasar oluşturabileceğini belirtiyor. Lupus hastalığının kadınlarda erkeklere oranla 9 kat daha fazla görüldüğünü vurgulayan uzmanlar, hastalığın kalp, böbrek, akciğer gibi yaşamsal fonksiyonlara sahip organları etkileyebildiğini ifade ediyor.
Yüz bölgesinde, özellikle burun ve yanaklarda ortaya çıkan kızarıklık sebebiyle “kelebek hastalığı” olarak anılan lupus, aslında çok daha geniş belirtilerle seyreden sistemik bir otoimmün hastalık. Uzmanlar, kelebek görünümünün hastalığı tanımlamak için yeterli olmadığını, lupusun çok sayıda semptomunun bulunduğunu ve kronik bir hastalık olduğunu dile getiriyor.
Lupusun kesin nedeninin bilinmediğini belirten hekimler, bağışıklık sistemindeki bozulmanın bu hastalığın temel kaynağı olduğuna dikkat çekiyor. Bağışıklık hücrelerinin sağlıklı dokulara saldırması sonucunda eklemler, akciğerler, karaciğer, böbrekler, kalp zarı ve karın zarı gibi birçok bölgenin etkilenebileceği ifade ediliyor. Genetik yatkınlığın yanında güneş ışığı, çevresel alerjenler ve radyasyon gibi dış etkenlerin de hastalığı tetikleyebileceği belirtiliyor.
Lupus belirtileri arasında halsizlik, yüksek ateş, eklem ve kas ağrıları, cilt döküntüleri ve yüzde karakteristik kızarıklıklar yer alıyor. Eklemlerdeki şişlik ve ağrıların romatizmal hastalıklarla karıştırılabildiğini söyleyen uzmanlar, romatoid artritle sıkça ayırt edilemediğini, doğru teşhis için kapsamlı otoimmün testlerin yapılması gerektiğini belirtiyor. Hastalığın alevlenme ve sakin dönemleri bulunduğu için, yanlış zamanda yapılan başvuruların tanıyı geciktirebildiği de vurgulanıyor.
Lupus, 100 bin kişiden yaklaşık 15–20’sinde görülse de uzmanlara göre gerçek oran daha yüksek olabilir. Teşhisin zor olması nedeniyle hastalar çoğu zaman farklı doktorlara başvurmak zorunda kalabiliyor. Otoimmün panelde yer alan antinükleer antikor (ANA) pozitifliği, anti-dsDNA ve antifosfolipid antikorları, tanı koymada en önemli bulgular arasında.
Hastalığın tedavisinde bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar ve yüksek doz kortizol tedavisi kullanılabiliyor. Uzmanlar, lupus hastalarının ömür boyu düzenli takip edilmesi gerektiğini, tedavi sürecinin hastalığın alevlenme ve durulma dönemlerine göre ayarlandığını ifade ediyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: