Allah, canlıları bir saat gibi kurup yeryüzüne atmamıştır. Kalbimizi bir saat gibi çalıştıran, kanımızı damarlarımızda dolaştıran; ölü gıdaları bize rızık olarak verip hayat bahşeden, bizi yaratandır. Canlıların dünyaya gelmesi bir plan dahilinde olduğu gibi, gitmesi de bir plan dahilindedir. Hiçbir şey başıboş değildir. Böcekten çiçeğe, hareket eden her canlının bir ömrü vardır. Rızık ve ömür bitince canlılar da gider.
Ölmemenin çaresi doğmamaktır. “Her canlı ölümü tadacaktır.” Her ne kadar bu buyrukla yüzleşmemek için mezarlığın kapısından bu Allah buyruğunu sildiren belediye başkanı da olsa, zamanı gelince gitmesi gereken yere gidecektir. İnsanları bu dünyaya getiren, ahirete de götürecektir. Azrail veya hastalıklar insanı öldürmez; hayatı veren de alan da Allah’tır. Hastalıklar, kazalar, savaşlar sadece perdedir. Müslüman, sebepleri yaratanı bilir, iman eder ve teslim olur.
Anne rahmindeki dokuz aylık bebeğe: “On gün sonra dünyaya geleceksin.” desek, razı olmaz. Bebekle konuşma imkânımız olsa, ana rahminden başka rahat bir yer olduğuna onu inandıramayız. Vereceği cevap, “Bana dokunmayın, ben burada rahatım.” olurdu. Dünyaya geldiğinde ise bu kez ahirete gitmeyi istemez.
Ahirete gidenlerden cennete girenleri dünyaya dönmeye ikna etmek mümkün olmadığı gibi, suçluların dünyada cezaevine girip cezası bitmeden çıkamaması gibi, ahirette de ahiret cezaevi olan cehennemdekiler “Rabbim, bizi tekrar dünyaya getir de sana kulluk etmekte kusur etmeyelim.” diyeceklerdir. Ancak Nebe Suresi 40. ayetinde şöyle buyrulmuştur:
“Şüphesiz ki biz sizi (dünyada iken) yakın bir azap ile uyardık. O gün kişi önceden yaptıklarına bakacak, inkârcılar ise ‘Ah, keşke toprak olsaydım!’ pişmanlığı içinde olacaklardır.”
Bu dünyada ölüm de bir nimettir. Nitekim şair, “Ölüm kötü olsaydı, ölür müydü Peygamber?” diyor. Düşünün ki ölüm olmasaydı; dedemizin dedesinin dedeleri hâlâ yaşıyor olsaydı, onların bakımını nasıl üstlenebilirdik? Değil dedesi veya ninesi, bugün babasını ve annesini sokağa atan evlatları düşündüğümüzde, şairin dediği gibi ölüm de bir nimettir.
Dünya yumurta ise, ahiret de civcivdir. Yumurtada civcivi, civcivde yumurtayı göremeyen, musalla taşında tabuttaki ahireti de göremez. Direksiz dünyayı, gezegenleri ve galaksileri yaratan Rabbim, elbette ahireti de yaratmıştır. Rabbim zalim değildir, zulmetmez. Ancak taş ve toprağı ilah edinerek cennete girilmez. Cennete iman ile girilir.
Elbette ki ahiret, dünyadan daha iyidir. Anne-babalarımız ve sevdiklerimiz ahirettedir. Allah’a gereği gibi kulluk yapanlar, Resul’ün sünnetine ittiba edenler, ölünce sevdikleriyle beraber olacaklardır. Dünyada anne babasının ölümüyle feryat figan edenler, o acıyı unutamayanlar; oraya gittiklerinde anne babalarının “Hoş geldin evladım.” demesinin sevincini tasavvur edebiliyorlar mı?
Öldükten sonra dirileceğine inanmayan kardeşlerimiz, çevrelerine perdeli gözleriyle değil; gönül gözüyle bakarlarsa o kadar ölüp dirilen var ki, hangisini sayalım? Kışa giriyoruz. Ağaçlar yapraklarını döküp kışın kemik haline gelecek; ama baharın nasıl olacağını söylemeye gerek var mı? Baharda açan binlerce değil, milyonlarca bahçe ve kır çiçekleri şimdi nerede? Yazın vızır vızır gezen sinekler, böcekler neredeler? Hepsi ölür; ama baharda yağan yağmurlarla ıslanan toprağı, güneşin ısıtmasıyla binlerce, hatta milyonlarca nebatat ve canlı yeniden canlanır. Aynı diriliş, ahirette de olacaktır. Rabbimiz bu hakikati Kur’an’da teyit etmektedir.
Bırakalım çevremizi; sebzeler, meyveler köklerinden ve dallarından koparılarak; hayvanlar boğazlanarak elde edilir. Biz ölü gıdaları yer, diri diri gezeriz. Ölmüş gıdaları midemizde dirilten Allah, ölmüş insanları da elbet diriltecektir. Ahirette de bu dünyadaki yaşantımızın hesabı verilecektir.
Yazımı Rabbimizin bir buyruğuyla bitiriyorum:
Kıyamet Suresi 75: “İnsan, başıboş bırakılacağını ve yaptıklarından hesaba çekilmeyeceğini mi sanıyor?”
Kıyamet 3/4: “İnsan, kemiklerini asla bir araya toplayamayacağımızı mı sanıyor? Evet, biz onun parmak uçlarını bile düzenlemeye (yaratmaya) kadiriz.”
Notlar:
-
Parmak uçlarının önemiyle ilgili olarak İslam Ansiklopedisi’ne bakınız.
-
Resimler, Şakran Mustafa Güngör Anadolu Lisesi öğrencilerinedir. Beni okuluna davet ederek bu güzel öğrencilerle buluşturan, eğitime duyarlı okul müdürü Sayın İlyas Duman Beyefendiye çok teşekkür ederim.

Yorumlar
Kalan Karakter: