Doğu seferinde Mısır’da Akka kalesini savunan İhtiyar Cezzar Ahmet Paşa’ya mağlup olarak Fransa’ya dönen Napolyon, yenilgisinin sebeplerini araştırır ve şu değerlendirmeyi yapar: “Osmanlı’yı büyük yapan iki önemli meziyet vardır. BİRİ KADININ İFFETLİ OLMASI, diğeri de ERKEĞİNİN DÜRÜST VE CESUR OLMASIDIR.”
İslam âlemini bugünkü hala getiren meşhur İngiliz siyaseti ve İngiliz siyasetinin en etkili ajanlarından Lawrens’tir. Lawrens’in İslam dünyası ile ilgili çalışmaları, görüş ve tekliflerini bildirmek üzere Londra’ya çağrılır. Avrupa ülkelerinin yetkilileri de oradadır. O yetkililerden birinin Papaz kızı olan eşi Lawrens’in bu çalışmalarını hayranlıkla dinledikten sonra ona aşık olur ve onunla birlikte olmak ister. Beklemediği retle karşılaşan yetkilinin eşi:” Siz yıllarca çölde kaldınız. Ayna olmadığı için herhalde kendi yüzünüzün güzelliğini göremediniz. Güzelliğinizin farkında mısınız?.” der
Lawrens Lavobadaki aynaya doğru gider, aynaya dikkatle baktıktan sonra gelir ve kadına döner şöyle der: “ Doğru söylüyorsun. Yıllarca aynaya bakmadım. Ancak bir gün çölde kıl çadırımda bana hizmet eden Arap kadınıyla yalnız kaldığımızda ona “ Sen beni güzel buluyor musun?” demiştim. Arap kadın bana doğru döndü, yüzüme dikkatle baktıktan sonra “ Kuru bir kafaya takılmış iki mavi cam parçası görüyorum” dedi.
Batılı diplomatın hanımının gözünde güzel görülen ve ihanet edilmeye değer bulunan bu adam, çölde yaşayan Müslüman bir hanımefendinin gözünde benzi sarı-kuru bir kafaya takılmış mavi can parçası gözler olarak görülüyor.
Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat, Taşkent’in Pirlerkondu köyüne yolu düşer. Yorgun ve terli olarak köye yakın çeşmenin başına vardığında dağ çiçekleri kadar temiz bir köylü kızının seneklerine( çamdan yapılmış su kabı) su doldururken görür ve köylü kızından su ister. Kız, bir tas suyu doldurur, hemen çeşme başında bulunan çam pürüsünden birkaç tane kopararak su tasının içine atar ve tanımadığı sultana verir. Sultan, su tasının içinde çam pürüleri olduğu için suyu döker ve tası kıza verir. Kız yeniden buz gibi suyu tasa doldurur, kopardığı çam pürülerini tekrar su tasının içine atarak, bilmediği yabancıya ( sultana) sunar. Sultan bunun sebebini sorduğunda “Beğ, siz yoldan gemdiniz, terlisiniz. Çam pürülü su güzel kokar, çam pürülerini süzerek yavaş içtiğiniz için sizi hasta etmez.” diye cevaplar.
Sultan : “ Adını bağışla” dediğinde, Kız:” Adım bir yiğide bağışlandı” der. Sultan: “ Ben Selçuklu Sultanıyım, dile benden ne dilersen” dediğinde, Kız:” Dokuduğumuz bezden vergi alınmasın” der. Bunun üzerine Sultan : “
“Güzelleriniz solmasın
Çamlarınız kurumasın
Sularınız durmasın
Bezlerinizden vergi alınmasın” duasıyla beraber fermanını verir.
Napolyon’un yenilgisinin sebebini Osmanlı kadının iffetine bağlayan bu köylü Müslüman kızının ziyneti ( hayâsı), Hz. Meryeml’e, Hz. Hatice, Hz. Aişe ve Hz. Fatıma’ların hayâlarının esintisidir.
Hayâ Müslüman kadının ziyneti, dürüstlük de erkeğin ziynetidir. Bu ziynetleri, beynimizden ve boynumuzdan çıkarmayalım.
Not: Köşe yazarımız Kadir Keskin İzmir Aliağa kapalı cezaevlerinde “ Manevi Değerlerimize Rağmen Neden Buradayız?” konulu konferanslarına devam etmektedir.