Yeni Çıkacak ”Manisa’nın Değerleri “ adlı kitabım dolayısıyla
Eğitimci Mustafa PALA’nın kaleminden
OBASYA’DAN SONRA
- Değerli Adaşım, demiştiniz ki, ‘OBASYA lokomotif proje, buna yeni vagonlar
ilave edilecek ve halkımız için yeni hizmetler yüklenecek.’ Bu cümlenizi süsleyen
yeni hayaller neler olacak, sırada neler var?
-OBASYA’ yı ‘Yeni Manisa’ Projesi gibi düşünün! ‘Yeni Manisa’ nasıl ki Manisa’da
modern şehirleşmeye öncülük eden bir proje olduysa, OBASYA’da,Manisa’nın
‘Turizm Sektörünün’ inşasına öncülük eden bir projedir. Tıpkı ‘Yeni Manisa’
projesinde olduğu gibi bizim başlattığımız yeni konut anlayışını 15 bin konut
ölçeğine taşıyan özel sektör ve onu devlet konutları takip ettiyse, OBASYA’yı da
aynı şekilde özel sektör ve devlet yatırımları takip edecek ve ‘Turizm
Sektörünün’ inşası Manisa’nın tüm ilçelerine ve köylerine kadar yayılarak
gelişecektir. Bu sürede biz de boş durmayacağız. Şimdiye kadar halkı ev sahibi
yapıyorduk, şimdi de evlendirelim istiyoruz. 5 Haziran ‘Çevre ve Tarzan
Etkinlikleri’ kapsamında, yörenin ihtiyaç sahibi gençlerinden beş çifte yöresel
örf, adetler ve gelenekleri bire bir yaşatacağımız düğünler yapmayı planlıyoruz.
Gelinlerin davul zurna eşliğinde halaylarla deve ve at sırtında alınması, düğün
yemeği verilmesi, hayırseverlerin katkılarıyla çeyizlerinin karşılanması, güreş ve
at yarışları düzenlenmesi, geleneksel hale getirilecek ve ayrıca her yıl ‘Gözleme
Festivali’ ve‘Yöresel Pazar’ düzenlemeyi, kadın kooperatifi ürünlerinin
mağazasını açmayı planlıyoruz. Ayrıca orada yöresel mimariye uygun olarak taş
evlerden oluşan ‘OBASYA Köyü’ oluşturmayı planlıyoruz, bu amaçla 32 dönüm
bir arsayı temin ettik.
İnsan birçok şeyi yaşayarak, yaparak deneyerek öğrenir. Biz OBASYA’yı
gerçekleştirirken projeciliği öğrendik; biz OBASYA’ya hayat verdik, o da bize
muazzam bir değer kattı, sayesinde kendimizi geliştirdik. Vilayetin düzenlediği
bir toplantıya katılmıştık, konu ‘yenilikçi düşünce’ yani ‘inovasyon’ idi.
Konuşmacılardan biri yenilikçilik konusunda insanlara düşen görevi açıklamak
için ‘yeniliklere açık olmalıyız’ dedi.Siz bu fikre itirazınızı; - ‘Birileri yenilik
yapacak bize getirecek, biz de ana- babasından yem bekleyen serçe yavruları
gibi, ağzı açık bekleyerek her gelen yeniliği kabul mü edeceğiz, söz konusu
yenilikse ona bizzat biz öncülük etmeliyiz, üç yüz senedir birileri öneriyor biz
2
mal bulmuş mağribi gibi üstüne atlıyoruz ne değişti, hala dünyaya adımızla
sanımızla bir yenilik sunamadık’ dediniz. Bu çıkışınız hala kulaklarımda çınlıyor,
her vesileyle bu itirazınızı paylaşıyorum ve bir ömür halkım için yeni olmanı
düşünüp yapmaya çalıştım ve bu çabam beni başarıya taşıdı, hayallerimi
ihtiyaçlar dürtüledi, halkım ve tabiat süsledi ve buna inandım, istedim ve
çalıştım, gerisi kendiliğinden oluverdi.
- Sayın Pala, çocuğa isim vermek, şiire, makaleye, kitaba başlık koymak gibi
projelere de bir isim veriliyor. OBASYA ismi yaptığınız hizmeti bütün içeriğiyle
adeta resmediyor ve unutulmaz kılıyor. Nasıl aklınıza geldi ve neden oba
çadırları, neden Ortaköy kırsalı?
- Kırsal benim ata yurdum, anayurdum, baba ocağım, ana kucağım, dağlar,
taşalar, kuşlar, kelebekler, ağaçlar, bulut, güneş ve toprak büyük ailem,
hasretim onlara… Hasretimi dindirmek için onları ‘Yeni Manisa’ da konaklatsam
da hasretim dinmedi, kırlar, dağlar bayırlar, köyler ve köylüler hep beni
çağırdılar. İşte bu nedenle Ortaköy kırsalı.
Kooperatifçiliğimin sebebi dar gelirli halkıma en iyi hizmet yolu olduğuna
inanmamdı ve büyük ölçüde başardım. Konut kooperatifçiliği, TARİŞ, güdümlü
devlet kooperatifçiliği, Köy Kop gibi kooperatifçiliğin her çeşidini yaptım.Daha
önce açıkladığım gibi Manisa’da Turizm gerekliydi, kooperatifçilikteki rütbemibu
hizmete taşıdım. Turizmdeki ilk hizmetimiz orijinal olsun, bize has olsun,
yüzyıllar ötesinden gelsin ama bizi her yönümüzle anlatsın, bizi bize hatırlatsın,
sektöre değer katsın, ivme kazandırsın istedim. Yıllarca kafamda böyle bir fikir
gezindi, önce Manisa Spil Dağında aldığım bir arsaya böyle bir şey yapmak
istedim, izin çıkmadı, başaramadık, kurduğumuz kooperatif dağıldı, kooperatif
ortakları bu amaçla aldığım arsanın satışını yaptı neticede hayalim bende kaldı.
Bu amaçla Orta Asya’dan, Kırgızistan’dan, Kazakistan’dan bilgiler
topladım.Sonra Amerika’dan bir firma sahibi Orta Asya’da karşılaştığı obaların
(yurt) olağanüstü bir tasarım, yazın serin, kışın sıcak olduğunu tespit edip
ABD’ye dönünce, ‘Pasifik Yurt’ isimli bir şirket kuruyor, yurt üretimini yapıp
satıyor. Biz bu projede aynı mimariyi kullandık, örtüyü 10 cm taş yünü ile
kalınlaştırarak yalıtımını güçlendirdik, sızdırmazlık sağlayıp, üzerini keçe ile
kapladık ve aynı mimari ile farklı bir yapı oluşturduk. Bizim geliştirdiğimiz bu
tarz dünyada tek ve ilk örnektir. Anavatanı Orta Asya olan bu yapılara oralarda
‘oba ve yurt’ deniliyor. Bu gerçeklerden ilham ile projeye OBASYA ismini verdik,
sizin de belirttiğiniz gibi çok güzel bir isim oldu, tarihten günümüze bizi
3
anlatıyor, bunun farkındayız. Şimdi TKDK turizm projesi örneği olarak reklamını
yapıyor, belgeseller yapıyor ve burada filmler çekiliyor,mutluyuz.
- Sevgili adaşım, size çok şey sordum, müsaadeniz olursa son bir soru daha
sormak isterim. Hayatınız boyunca muhakkak ki çok zorluklarla karşılaştınız,
bunlar nelerdi demeyeceğim ama en gereksiz gördüğünüz hangisiydi?
-Bu önemli soruya tek bir cevabım olur; ‘kamu ile iş görmek’ yani ‘bürokrasi’!...
Bizim bürokrasinin hastalığı ‘hayır’ demesidir. ‘Evet’ derse iş ve sorumluluk
yüklenir. Hayır derse şunu düşünür; bu adam nasıl olsa bir etkili ya da
Milletvekili bulur, ona der, yaparım, benim de itibarım artar. Şundan emin olun,
herhangibir kamu hizmet birimine gittiğinizde, hiçbir görevliden; ‘ size nasıl
yardımcı olabilirim’cümlesini duyamazsınız. Bu hususta acı veren başka bir
davranış şekli de işiniz vesilesiyle muhatap olduğunuz insanların, bu anı
hakkınızdaki ön yargılarının kendilerinde oluşturduğu öfke ve düşmanlıklarını
değerlendirecekleri fırsat olarak görüp ellerinden gelen her türlü engeli
çıkarıyor olmalarıdır. Bu konuda çok anım var. Ama paylaşmamın kimseye
yararı olmaz. Bu gibi hallerde sabır gösterip yolunuza azimle devam etmelisiniz,
kavga ederseniz enerjinizi boşa harcamakla kalmaz, belki nefsinizi tatmin
edersiniz ama yapacağınız hizmetten olur, ondan yararlanacak masumların
mağduriyetine sebep olursunuz. Bu hususta umudumuzu ateşleyen gelişmelere
de şahit oluyoruz; yeni kavramların oluşturduğu yeni kurumların bürokrasisi de
genç kuşaktan oluşuyor, henüz bozulmamışlar ve önyargıları oluşmamış, onlarla
çalışmak insana şevk ve heyecan veriyor, sizi anlıyorlar, iyi ve güzel hizmetleri
yapmanın heyecanıyla dolular, bu gelişme geleceğe umutla bakmamızı sağlıyor.
-Can arkadaşım, bu görüşme neticesinde hayat hikayenizin bilmediğim yönlerini
de öğrendim. Hayatınız tam bir serüven, başarılarla dolu ve tamamen dışa
dönük, bu hikâyede eş ve çocuklar pek görünmüyor. Orada bu anlattığınızdan
daha derin bir dünya olduğu muhakkak. Hepimizin hayatında olduğu gibi, hayat
serüveninizin diğer yarısını tamamlayan, başarıya taşıyan ve gözünüzü arkada
bırakmayan bir kahraman daha var ve sanırım o da muhterem eşiniz.Sizin
yükünüzden iki kat daha ağır bir yükün altına girip sizi insanımızın, doğanın
hizmetine sunduğu için kendisine kalbi teşekkürlerimi sunarım. Haddimi aşarak
size bir tavsiyem olacak, ‘eşinizden helallik alın, bu ağır yükle sırat köprüsünden
geçmek inan çok zor’…
-Haklısınız çok sabırlı bir hanımım var. Başka bir kadın bana katlanamazdı. Evde
huzurlu olmasaydım, hiçbir işte başarılı olamazdım. Sevgi katlanmaktır. Evlilikte
iki tarafında fedakâr olacağı zamanlar olur. Bizde biraz haksızlık yapan ben
4
olmuşum. İtiraf edeyim, bana her zaman o katlandı. Ben hep işime öncelik
verirken, O, evine, çocuklarına öncelik verdi. Bu aramızda kendiliğinden oluşan
bir iş bölümüydü. Helallik isterim elbet, biliyorum ki gönülden helal eder…
-“Yaşamak yarınları kurmak, yarınlara kalmaktır” diyen adaşımla olan
görüşmemizin sonuna geldik. Ona mümkün olan her şeyi sordum, bir şey
hariç:‘Çok zor şartlardan kurtulup Türk silahlı kuvvetlerinde onurlu ve başarılı
bir Astsubay hatta Subay olarak güvenceli bir işten tam emekli olmak varken,
akıp giden iş hayatınızı yarıda bırakıp, üniversiteyi okumak, bununla yetinmeyip
Rahşan Ecevit’in teklifini kabul edip Milletvekili olma imkanını tepip, bir
bilinmeze, bir meçhule doğru niye yol aldınız, üstelik bir değil iki kere…Kimsenin
göze alamayacağı bir riske girmenize sebep neydi, hiç mi endişe etmediniz?’
İşte bu soruyu sormadım, sormayacağım. Ayna gibi önünüze serdiğimiz
hayatının içinden, bu sorunun cevabını erdeminizle, içinizdeki iyiliklerden biriyle
denkleştirerek siz bulun ki, gönül çerağınızın ışığı yolunuzu aydınlık kılsın.
- Evet sevgili adaşım can arkadaşım, sen de Akif gibi; ‘ Toprakta gezen gölgeme
toprak çekilince / Günler şu heyulayı da elbet silecektir/ Rahmetle anılmak,
ebediyet budur ama/Sessiz yaşadım kim beni nerden bilecek’ demeyesin!
Rabbim size sağlıklı hayırlı, uzun ömür versin, dostluğumuzu ebedi kılsın,
halkımıza daha güzel hizmetleri ve eserleri sunmanı nasip etsin. Bir gün emri
hak vaki olduğunda, şundan eminim ki, siz de Akif gibi unutulmayacaksınız.
Rabbim, halka aşk ile yaptığın hizmetlerini mizanına koyacak ve adını kuşaklar
boyu dilden gönüllere dereler, ırmaklar, nehirler gibi coşup akmasını sağlayarak
ve kurumuş topraklar gibi umudunu yitirmiş canların hayat bulmasına sizi vesile
kılacaktır…www.kadirkeskin.net