Sigara ve stres yaşlanmayı hızlandırıyor
Pfizer, “Yaşlanmanın Geleceği” isimli rapor hazırladı. Rapora göre sigara, stres, obezite, hareketsizlik, beslenme, toksik ortamlar yaşlanmayı hızlandıran etkenlerin başında geliyor. Pfizer Türkiye Medikal Direktörü Dr. Egemen Özbilgili, “Global bir toplum olarak bir dönüm noktasına geldik: 2030’da 65 yaş ve üstü insanların sayısı 15 yaş ve altında olanları geçecek.
Yayınlanma :
15.08.2019 18:46
Güncelleme :
15.08.2019 18:46


Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de daha ‘yaşlı’ bir topluma doğru yol alınırken, nasıl daha iyi ve daha kaliteli yaşayabileceğimize dair soruların yanıtları giderek daha çok önem kazanıyor. Sağlıklı yaşlanmak ve dolu dolu yaşamak hepimizin ortak beklentisi haline geliyor. Daha iyi bir yaşam ve yaşamın her döneminde sağlık için çalışan Pfizer, daha uzun ve sağlıklı yaşayan bir toplum hedefi etrafında, küresel ölçekte yürüttüğü “GetOld” projesi kapsamında önemli bir rapora imza attı. “Yaşlanmanın Geleceği” isimli raporda, daha uzun ve daha kaliteli yaşamamız için bilim ve teknolojinin neler sunduğuna dair önemli bilgiler verilirken; “Nasıl sağlıklı kalabiliriz?”,“Yaşlılığımızı nerede geçirmeliyiz?”,“Bize kim bakacak?” gibi temel sorulara da yanıt aranıyor. Günümüzde insanlar her zamankinden daha uzun yaşıyor. Amerikan Nüfus Bürosu’nun sağladığı verilere göre 2014-2015 arasında 65 yaş ve üstü nüfus 1 milyondan fazla arttı ve büyük ölçüde hastalıklara karşı koruma ve tedavi standartları sayesinde, düzenli bir hızda artmaya da devam ediyor. Bugün hayatta olan insanların büyük bölümünün 70’li yaşlarını görmesi bekleniyor. 2030’a gelindiğinde ulusal yaş ortalaması 80 olabilecek. Peki 80, hatta 100 yaşına kadar yaşamaya hazırlıklı mıyız? Kişisel olarak da, toplum olarak da bu fazladan 10, 20, hatta 30 yıllık yaşamın nasıl olabileceğini öngörmek için bir fırsatımız ve sorumluluğumuz bulunuyor.
YAŞLANMANIN DOKUZ BELİRTİSİ
1.Genom İnstabilitesi: Yıllar geçtikçe DNA zincirlerinin hasar görmesi. 2. Besin Algılamasının Bozulması: Zaman içinde gerçekleşen mutasyonların hücrelerin alınan besinleri tanıyıp yanıt verme yetisini etkilemesi. 3. Telomer Yıpranması: DNA’daki kromozomların ucunda yer alan moleküllerin aşınması. 4. Hücresel Yaşlanma: Normalde ikiye bölünüp büyümeye devam eden hücrelerin bölünmeyi bırakıp ölmesi. 5. Epigenetik Değişimler: DNA’dan genlerin işlevlerine yardımcı olan epigenetik yapıların hasar görmesi. 6 Kök Hücre Yetersizliği: Vücudun beyinde, karaciğerde, deride ve başka yerlerde önemli ve özelleşmiş hücrelere dönüşen proto-hücreleri yeterli miktarda üretmeyi bırakması. 7. Proteostaz Kaybı: Proteinlerin işlerini yapması için gereken süreçlerin bozulması. 8. Hücrelerarası İletişimin Değişmesi: Enflamasyonnedeniyle, hücrelerin birbirlerine gönderdikleri kimyasal sinyallerin engellenmesi. 9. Mitokondrilerin Düzgün Çalışmaması: Hücre içindeki enerji üreten bölüm olan mitokondrilerin bozulmaya başlaması.
YAŞLANMA HIZINDA GENLER Mİ, YOKSA YAŞAM TARZI MI DAHA ETKİLİ?
Hücrelerinizin yaşlanma belirtileri gösterip göstermediğini medikal bir tahlille anlayabilirsiniz. Duke Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Departmanından Doçent Dr. Daniel Belsky, yaşam tarzının da aynı derecede önemli bir gösterge olduğunu belirtiyor. Sıklıkla bazı faktörler yaşlanma sürecinin normalden daha hızlı ilerlemesine yol açabiliyor. Dr. Belsky, “Sonuçta genler yaşlanma hızını belirleyen pek çok faktörden yalnızca biri,” diyor. “Nasıl bir yaşam sürdüğünüz muhtemelen daha ağır basıyor.”
YAŞLANMAYI HIZLANDIRAN ETKENLER
Sigara: 40 yıl boyunca günde bir paket içmek ömrünüzden yedi yıl götürebiliyor. Stres: Uzun süre stres etkenleriyle yaşamak erken yaşlanmaya yol açabiliyor. Obezite: Vücutta fazla yağ, hücrelerin yaşlanma sürecini hızlandırabiliyor. Hareketsizlik: Hareketsiz bir hayat sürenlerin hücresel düzeyde yaşlanma hızı artıyor. Beslenme: Kilonuz ne olursa olsun, yaşlanma sürecini yavaşlatmak için sağlıklı beslenme büyük önem taşıyor. Toksik Ortamlar: Örneğin, egzoz dumanları içinde çalışan trafik polislerinin telomerleri normalden daha kısa.
YAŞLANMANIN BELİRTİLERİ HERKES İÇİN AYNI DEĞİL
Hepimiz farklı hızda ve farklı şekillerde yaşlandığımızdan, yaşlanmanın işaret ve belirtilerinin yönetimi herkes için aynı olmayacaktır. Bugün bunu tıpta da görüyoruz: Bazı insanlar bazı ilaçların yan etkisini görürken, diğerleri görmüyor, ya da ilaçları farklı hızlarda metabolize ettiklerinden, daha yüksek veya daha düşük dozlarda kullanmaları gerekiyor. Aynı durum ömrümüzü uzatmaya yardımcı olmayı vadeden diğer tedavi ve uygulamalar için de geçerli. İşte bu noktada hastalıklara karşı korumada ve tedavide, kişinin genetik yapısına ve içinde yaşadığı çevreyle yaşam tarzına duyarlı ve yeni gelişen bir yaklaşım olan hassas tıp devreye giriyor. Tedaviler bu faktörleri göz önünde tutarak yalnızca belirli hasta gruplarına örneğin genetik yapısı benzer olanlara uygulanıyor, ancak daha etkili olabiliyor.
YAŞLILIKTA REHABİLİTASYON
Yaşlılıkta hem rehabilitasyona, hem de hareket kaybının önlenmesine öncelik verilmesi iyi yaşlanmada kritik rol oynuyor. Hareket kaybı yaşansa bile, bunu tıpkı bir yaralanma gibi ele almamız gerekiyor. Tüm hareket kayıpları geri çevrilebilir olmasa da, bazıları belli bir ölçüde tedavi edilebiliyor: Engellilik nedeniyle (banyo yapmak, giyinmek veya yürümek gibi) temel işlevleri yerine getiremeyen 400’den fazla yaşlı üzerinde yapılan bir çalışmada, yüzde 80’inin rehabilitasyonla bir yıl içinde bu işlevleri geri kazandığı ortaya çıktı. Bu grubun yüzde 50’si bu bağımsızlığı en az altı ay daha korudular.
SAĞLIKLI BİR YAŞLILIK İÇİN AKTİF YAŞAM ŞART
Sağlıklı bir yaşlılık için, yaşlılıkta da aktif kalmak şart ancak aktivite deyince akla spor salonları gelmemeli. Yaşlılıkta hareketlilik konusunda geçenlerde yapılan bir çalışmada katılımcıların fiziksel aktivite olarak ev işi yaptıklarında ya da köpeği yürüyüşe çıkardıklarında da iyileşme yaşadığı görüldü. Aileyi ya da arkadaşları ziyaret gibi sosyal faaliyetler de hem fiziksel, hem de zihinsel açıdan yarar sağlıyor. Hareketsiz bir yaşam süren yaşlılarda mobilite kaybı olasılığı üç misline çıkıyor. Öte yandan, çoğu kişi için yaşlılıkta aktif bir yaşam sürdürememenin nedeni ilgisizlik değil, ulaşım olanaklarının eksikliği. Araştırmalar araç kullanabilen yaşlı bireylerin çıkıp dolaşma olasılığının daha fazla olduğunu, ancak araç kullanmayanlarda sosyal hayata katılımın azaldığını gösteriyor. Bu nedenle toplum yaşamının, araç kullanmayı bu kadar gerektirmeyecek şekilde, daha iyi bir şekilde planlanması önemli. İstasyonların erişilebilirliğinden bilet almaya ve hatta aydınlatmaya, her şeyi iyileştirerek yaşlı nüfusun bu hizmetlerden yararlanmasını kolaylaştırabiliriz. Kentler ve kasabalar ayrıca doktor ziyaretlerine veya grup gezileri ve etkinliklerine özel ulaşım imkânı sağlayarak yaşlı nüfusun mobilitesini destekleyebilir. Her yaşta aktif kalmanın önündeki lojistik engelleri azaltmanın yolunu bulmak iyi yaşamanın temel bir unsurudur.
ALZHEİMER VE DEMANS KONUSUNDA İLERLEME KAYDEDİLİYOR
Çoğu kişi fiziksel hareketliliğin kaybıyla ilgili endişelerin yanı sıra, yaşlılıkta zihinsel becerilerini kaybetmekten de büyük endişe duyuyor.Hafızanın ve net düşünebilme yetisinin bozulmasına neden olan ilerleyici beyin hastalığı demans, yaşlılıkla bağlantılı en yaygın kronik hastalıklar arasında yer alıyor. Ancak yaygınlığına rağmen, demans konusunda halkta bilgi ve bilinç eksikliği bulunuyor. Çoğu kimse en yaygın görülen demans türü olan Alzheimer’i bilse de,demansın başka pek çok türü daha var. Günümüzde demansın tüm türleri geri çevrilemeyen ve semptomları zaman içinde kötüleşen bir seyir izliyor. Bilim demans türlerine karşı ilaçla tedaviarayışını sürdürürken, araştırmacılar hâlâ ilaçla neyi hedef alacaklarını tam olarak bilemiyor. Öte yandan, güncel çalışmalar ilerleme vadediyor. Son zamanlarda araştırmacılar demansla bağlantılı belirli inflamasyon türlerinin genetik nedenleri olduğunu ve bunlardan bazılarının doğumdan önce saptanabildiğini keşfetmişlerdir.
SİGARA, ALKOL, YETERSİZ BESLENME VE HAREKETSİZLİK DEMANS RİSKİNİ ARTIRIYOR
Bu gibi risk faktörlerinin anlaşılması koruma önlemlerinin geliştirilmesi açısından önem taşıyor. Genetik yatkınlığa ek olarak, yaşam tarzı da riski artırabiliyor. Bu konuda Dr. Belsky riski artıran faktörleri şöyle sıralıyor: Sigara, aşırı alkol tüketimi, yetersiz beslenme, hareketsizlik. Araştırmacılar daha fazla risk faktörü belirlemek ve başlangıcı olabildiğince erken öngörebilmek için makine öğrenmesi algoritmaları üzerinde çalışıyor. Bugün McGillÜniversitesi’ndeki biliminsanları, geliştirdikleri algoritma sayesindedemansbaşlangıcını yüzde 84 hassasiyetle öngörebiliyor.Bilişsel bozulma herkes için kaçınılmaz olmasa da, en yüksek ve engellenemez risk faktörü yaştırve bugün ABD’de her 65 saniyede bir kişi Alzheimer olmaktadır.Bu hastalığın nasıl oluştuğu konusunda daha fazla araştırma yapıldıkça, demans hastalarına daha iyi hizmet verebilecek ve demansı önlemek için daha fazla şey yapabileceğiz.
ARTAN NÜFUS DESTEKLENMELİ
Pfizer Türkiye Medikal Direktörü Dr. Egemen Özbilgili, araştırma sonuçlarının ışığında şu yorumlarda bulundu: “Global bir toplum olarak bir dönüm noktasına geldik: 2030’da 65 yaş ve üstü insanların sayısı 15 yaş ve altında olanları geçecek. İster bugünün, ister yakın geleceğin yaşlısı olun, ya da yaşlılık henüz çok uzağınızda olsun, bu demografik kaymanın etkisini hepimiz hissetmeye başlayacağız. Artan yaşlı nüfusu desteklemek için ilerlemenin hızı büyük önem taşıyacak. Gen tedavisinden kişisel bakım robotlarına, tıpta ve teknolojide kaydedilen yenilikler ileri yaşlara kadar bağımsız yaşayabilir hale gelmemiz konusunda şimdiden umut veriyor. Öte yandan, bu erken evre fikirlerin pek çoğunu gerçeğe dönüştürmek için daha hâlâ yapılacak çok iş var. Birer birey olarak büyüklerimizinkinden onlarca yıl daha uzun bir ömür için hazırlık yapmamız çok önemli. İleri yaşlara kadar sağlıklı ve hareketli kalmak için hangi önlemleri alabiliriz? Yaşamımızın evrelerini nasıl yeniden düşünmemiz gerekiyor? Emeklilikten sonra hayattaki amacımız ne olacak? Bu sorular ve daha pek çoğu bizim yanıtlarımızı bekliyor. Yaşlanmayla ilgili hâlâ pek çok belirsizlik olsa da, yaşlılığın yalnızca uzun yaşamak değil, iyi yaşamak anlamına gelmesini sağlamak için şimdiden bazı adımlar atabiliriz.” Dedi.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: