Ne kadar haklı olursak olalım eşimizle öfkeli iken karşılıklı konuşmanın, itişmenin hiçbir faydası olmaz, üstelik zararı olur. Çünkü öfke, herkes için geçici bir delilik halidir. Bu durumlarda en nazik, en kibar insanlar bile nezaket kurallarına uymaz, üstelik bu hallerde ağızdan çıkacak yanlış bir kelime ve hakaret kalbi yaralar. Yaralanan kalbi ise tedavi etmek zorlaşır, hatta imkânsızlaşır. Açık yarayı iyileştirecek pomatları eczane raflarında bulabilirsiniz ama yaralanan kalbi tedavi edecek pomat bulamazsınız. Örnek mi? Alın işte birebir yaşadığım bir örnek. Buyurun:
Bir gün odamda otururken telefon çaldı. Telefonu açtığımda feryat figan sesler duydum. Biraz dikkat kesilince okulumuz öğretmenlerinden (....) Hanım’ın sesi olduğunu anladım. “Yetiş Müdür Bey, kocam beni öldürüyor.” diye bağırıyordu. Eşini de tanıyordum. O da iyi tanıdığım öğretmenlerden biriydi. Duyduklarım karşısında dondum kaldım. Ne yapacağımı şaşırdım: “Karı-koca kavgasının arasına nasıl girerim?” diye düşündüm. Bir an polisi arayayım, diye geçirdim aklımdan. Sonra karı koca her ikisi de öğretmen olduğu için meslektaşlarımın onurunu düşünerek bu düşüncemden vazgeçtim. Böyle bir davranışa gönlüm razı olmadı.
Hemen müdür başyardımcısı olan arkadaşım Hikmet Öymener beyi ve bayan bir öğretmen arkadaşımızı da yanımıza alarak arabaya atladığımız gibi (....) Hanım’ın evine vardık. Dünyanın cenneti mutlu bir evlilik, dünyanın cehennemi de mutsuz bir evlilikmiş. Mutsuz evliliğin cehennem hayatı gibi olduğunu bu çiftler sayesinde görmüş oldum. Eve varıp kapıyı çaldığımızda kapı açıldı, gördüklerimize inanamadık. Böyle bir şey olamaz! Erkeğin eli yüzü, tırnak izleriyle kan revan içinde; bayanın ise her yeri mosmor, yaka paça yırtılmış. Olayı daha fazla derinliğine anlatmak istemiyorum. Vitrinde tabak çanak ne varsa hepsi hurdahaş olmuş, yerlere atılmış. Sanki Üçüncü Dünya Harbi burada oluyor. Biz varınca kavgayı ayırdık. Birini bir koltuğa, diğerini başka bir koltuğa oturttuk. Sakinleşmelerini beklerken ben: “Nedir kardeşim sizin derdiniz? Siz eğitimli kişilersiniz, siz bu davranışın insanları değilsiniz. İkiniz de beyefendi, hanımefendi insanlarsınız. Ne var, neyi paylaşamıyorsunuz?” dediğimde, her ikisi birden konuşmaya başladı. Her ikisi de kendi haklılığını izah etmeye çalışıyordu.
Neticede anladım ki yaklaşan bayram nedeniyle biri: “Benim aileme” diğeri: “Hayır!, benim aileme gidilecek!” diye tartışmaya başlamışlar. Bu arada biriken diğer problemler de ortaya döküldükçe öfke gelir göz kararır hesabı kabaran öfke neticesi ağızların fermuarı yırtılmış ağza alınmamsı gereken hakaretler…. vs. derken akıl gitmiş, yerine şiddet gelmiş ve karşılaştığımız sonuç.
Sonra ne mi oldu? “Benim ailem, senin ailen!” yüzünden boşandılar. Arkada boynu bükük iki yavru bıraktılar. Ve sonunda da aile içi savaştan her ikisi de mağlup çıktı. Cephedeki savaşın galibi oluyor da evlerde yapılan savaşların galibi olmuyor.
Saygı değer okurlarım, özellikle genç çiftlere sesleniyorum! Yaklaşan bayram nedeniyle aman sizler böyle bir inatlaşmaya girip de hem kendi bayramınızı, hem de büyüklerinizin bayramını zehir- zukkum etmeyin.
Herkese selam ve dualarımla hayırlı bayramlar diliyorum.
www.kadirkeskin.net
Evet hocam, cok iyi aciklamissiniz.bu arada seytan da durmuyir hani. Karsilikli anlasma onemli.
Sayın hocam bayramlarda bitmez bu kavgalarda bitmez sen sağ ol saygılar.