Dünkü insan ne ise, bugünkü insan da dünkü insanın aynısıdır. Dün iyiler, dürüstler olduğu gibi bugün de aynıları vardır. Dün evetçiler, yalakalar gölge haramiler ve dalavericiler olduğu gibi bugün de aynıları vardır. Aradaki fark sadece zaman farkıdır. Bu yazımda sizlerle on birinci yüzyılda yaşayan ünlü doğu klasiklerinden Kelkavus’un Kabusnamesinde yaşanılan ve anlatılan bir olayı paylaşmak istiyorum. Siz de günümüzde yaşananları bu olay vasıtasiyle bir gözden geçirin bakalım.
Onbirinci yüzyılda Tebriz yakınlarında yaşayan malı mülkü ve sayısız koyunları olan bir ağa yaşarmış. Bu ağanın da iyi halli , haramdan sakınan temiz yürekli bir çobanı vardır. Bu çoban her akşam sağdığı sütü ağaya getirir. Ağa ise gelen sütün yarısı kadar süte su katar ve bunu da çoban sattırırdı.
İyi kalpli tamiz çoban ağaya: “ Ağam böyle yapma, haramın binası olmaz kazandığını fazlasıyla kaybedersin” diye öğüt vermesine rağmen ağa: “ Sen anlamazsın, sen benim dediğimi yap” diyerek sulu sütü sattırır ve haram para ile günden güne zenginleşir.
Sonunda raslantı bu ya çoban bir yaz gecesi koyunları gütmek üzere dere kearına götürdüğünde, aniden şimşeklerin çakması, hava gürlemisi sonucu bardaktan boşanırcasına yağan yağmur ve gelen sel suları koyunları alıp götürür. Çoban koyunları kurtarayım derken canını zor kurtarır. Koyunlardan bir tanesini bile kurtaramaz. Çoban büyük bir korku ve telaş içinde ağanın yanına geldi. Çobanın yanında ne süt ne de koyun vardı. Bunun üzerine ağa sordu:
Niçin süt getirmedin? Koyun nerede ki süt getireyim? Koyuna ne oldu? Ben sana süte su katma, halkı aldatma demez miydim? Sen dinlemezdin. İşte o süte kattığın sular toplandı, birikti, bir ulu sel oldu, geldi bütün koyunları aldı ve gitti. Diye cevap verince, ağa hatasını anladı ama çok geç …Bazı insanlar hile ve hurdayı açık gözlülük sanıyorlar. Bir gün çok temiz kalpli bir öğrencim vardı. Amcasının çok yanlış işler içinde olduğunu söyledi. Ve ikaz ettiğinde “ Yeğenim senin bu işlere aklın ermez, bu işler böyle yürür” diye cevap verir. Gün gelir amcası tedavisi mümkün olmayan o malum hastalığa yakalandığında yeğenine : “ Yeğenim sen bana hep doğruyu söyledin ama ben hep yanlış yaptım. Keşke seni dinleseydim “ diye, pişmanlığını yana yakıla anlattığını yine bu temiz kalpli öğrencimden dinlemiştim.
Hilekarların hilesi sonuçta kendilerine dokunur. Yüce peygamberimiz:“ Her kim hileyle yaşarsa, yoksullukla ölür” Bu yoksulluğu sadece mal mülk olarak algılamayalım.. Nice zenginler tanıyorum ki malı varken bile dost fakirliği yaşıyor. Yakından tanıdığım bir zenginin çocukları babalarının cenazesende birbirlerinin yüzüne bile bakmadılar. Yine Hakim bir arkadaşımın anlattığına göre, ailenin büyüğü öldüğünde cenazesi morgda beklerken, çocukları mal paylaşımına başlarlar, anlaşamayınca da eve hakim çağırılır. Arkadaşım hakim bey evde bulunan menküllere masa ve kasaya tedbir koyar, tedbir konduktan sonra cenazenin defin işlerine başlanır.
Allah hiçbirimizi ve hiçbir aile büyüğünü bu duruma düşürmesin. AMİN… www.kadirkeskin.net