ROMANYA DANASININ HİKAYESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?
Balkan göçmeni rahmetli kayınpederimin anlattığında hikaye, oldukça ilgimi çekmişti Doğduğum köy dahil Anadolu'da bir çok köy evleri iki katlı olup bu evlere Haney derlerdi. Evin alt katı hayvanlar için ahır, üst katta da insanlar otururlardı, Işte ben de böyle bir evde doğdum. Anadolu'da kış ayları çetin geçtiği için altta ahırlarda bulunan hayvanlar, bugün alttan ısınmalı evler gibi kalorifer vazifesi görürlerdi. Hayvanların nefesleri ve gübreleri üst katta oturan ev sakinlerini de ısıtırlardı. Bazen kışın soğuk günlerinde doğan oğlaklar ile, kuzular soğuktan ölmemeleri için üst kat eve çıkarırlar,ocak başına serilen bir minder üzerinde beslenirlerdi. Kendine geldiğinde, ayakları üzerinde dikilmeye ve anasını emecek güce ulaştığında aşağıda ağılda bulunan annesinin yanına indirilirlerdi...
İşte Romanya'nın kırsal kesiminde yaşayan dar gelirli bir Romen ailesinin bir ineği ve üç beş keçiden ibaret hayvanı ile kit kanat geçinirken, bir kış günü doğum yapan inekleri, doğum esnasında ölerek, arkada boynu bükük buzağısı kalır. Aile, elbette buzağıyı yalnız başına ahırda bırakmaya gönülleri razı olmazı Buzağıyı tıpkı Anadolu köylerinde olduğu gibi ocak başına bir minder sererek onun üzerinde keçilerinden sağdıklar sutle beslemeye başlarlar. Buzağı, gün geçtikçe serpilmeye, serpildikçe altın sarısı tüyleriyle güzelleşmeye başlar. Aile artık buzağıyı bir çocuğu gibi severler ve buzağıyı ahıra bırakmaya gönlü razı olmazlar. Buzağı gün geçtikçe büyür, dana haline gelir ve boynuzlan ile de zaman zaman aileyi rahatsız etmeye başlar. Yaramaz danadan usanan ve canına tak eden aile danayı kucaklayıp ahira indirmek isterler ona da güçleri yetmez. Aile ahir ömrünü dananın boynuz darbelerine tahammül ederek yaşamaya katlanmak zorunda kalırlar.
Seminerlerimin sonunda "Hocam sizinle yalnız görüşmek istiyorum." diyerek, gözü yaşlı annelerden birkaç tanesinin Romanya danasına benzeyen evlatlarına yönelik şikayetlerini siz okurlarımla paylaşmak istiyorum.
Başlangıçta oğlunun yaşını söylemekten utanan sonradan oğlunun 33 yaşında olduğunu öğrendiğim bir anne:" Doğru dürüst okumadı, zar zor okul bitti. Şimdi de iş beğenmiyor. Bulduğumuz işlere: Yorucu, bana yakışmaz, bu paraya çalışılır mı?" gibi gerekçelerle gitmiyor Bütün gün evde bilgisayarın başında' Onu getir, bunu getir, bunu al' şeklinde emirler veriyor. Yapmak istemediğimizde 'Beni doğurdunuz, yapmak zorundasınız, çocuğunuz değil miyim?'diyor Direnirsek üstümüze yürümeye kalkıyor Artık evde babası dahil herkes kendisinden korkar hale geldik."
Uyuşturucuya alıştığını, para yüzünden babasını bıçaklayan 17 yaşındaki bir başka delikanlının annesi: Doğduğundan beri bir dediğini iki etmedik, koruduk, kolladık, sevdik. Hiçbir şeyini eksik etmedik. Niçin böyle oldu?" ( Şunu iyi bilelim ki, her gördüğünü isteyen değil, her istediği alınan çocuk çok tehlikelidir. Uyuşturucu parası yüzünden bugün babasını, Allah korusun yanın da kimleri bıçaklayacağı belli olmaz.) Bu itiraf üzerine bütün anne babalardan özür dileyerek Bir Rus atasözünü burada ifade etmek
zorundayım: Çocuğunun her istediğini yerine getiren ana- babalar, bilsinler ki iyi bir evlat değil, iyi bir domuz yetiştirmiş olurlar"
Ünlü Türk Bilgesi Yusuf Has Hacip de bin yıl önce yazdığı Kutadgu Bilig adlı eserinde * ÇOCUĞUNU NAZ İLE BÜYÜTENE SONUNDA AĞLAMAKLIK DÜŞER.." diyor.
Lise'den öğrencim Büyükbelen İlkokulu Müdiresi sayın Elvan Köçkaya Payat Hanım kızımın davetiyle 29 Aralık Büyükbelen ilkokulu öğrenci velileriyle beraberdim Seminer sonu Manisa'ya dönerken yol kenarında zeytin bahçesinde 7 ile 12 yaşları arasında anne babalanyla zeytin toplayan çocuklara rastladım. Arabamı yol kenarına park ederek çocuklarla görüşmek istedim. Çocuklardan biri ağacın tepesinde tarakla zeytinleri aşağıya düşürüyor, diğeri elinde kova düşen zeytinleri topluyor bir diğer çocuk da boyuna yakın zeytin çuvalını sürüyerek traktörün yanına taşımak için uğraş veriyordu, Çocukların okulda olmaları düşüncesiyle anne babalarına Çocuklar okula gitmiyorlar mı?"diye. sorduğumda: "gidiyorlar hocam okul biter bitmez hemen tarlaya geldiler deyince, çocukluğum gözümün önüne geldi. Okuldan çıkar çakmaz biz de ya eve 2 km.lik yerden sırtımızla su taşırdık, ya da damda bulunan hayvanlarımızı sulamaya ve yaymaya götürürdük. Boş durma veya oynama diye bir lüksümüz yoktu.
Evet ülkemizde çocuk yetiştiren ailelerin iki yüzü Bir tarafta tosun gibi besleyip 33 yaşına gelmesine rağmen hala aile bütçesine kırtık kuruş katkısı olmayan Romanya danaları, diğer tarafta daha çocuk yaşta zeytin tarlalarında zeytin toplayarak, boyundan büyük çuval taşıyarak aile bütçesine ekonomik katkıda bulunan çocuklar..
Yazımı ülkemizin ünlü psikologlarından Prof. Dr. Acar Altaş'in yazısıyla bitiriyorum. Yazının yorumunu sizlerin takdirlerine bırakıyorum.
"Bir insanın hayatında acı, üzüntü, hayal kırıklığı ve başarısızlık yoksa o hayattan bir hikaye çıkmaz. Katiyetle herkes için geçerli olmamakla beraber bu tipler genelde patron çocuklarının özellikleridir. Bunlar genelde insan kıymeti bilmezler, her şeyi kızarak yönetirler, isteklerini ağlayarak elde ederler, her şeye sahip olma hakları olduğuna inanırlar. Prof. Dr. Acar Altaş.
www.kadirkeskin.net
No: 30 Sene öncesi Öğrenci Şeref Belgesi " ile taltif ettiğimiz Manisa Lisemizin kibar, Hanım hanımcık öğrencisi Sayın Elvan Koçkaya Payat'ı bugün Büyükbelen İlkokulunda başarılı bir idareci olarak görmenin sevincini yaşadım. Elvan Hanımın öğretmenleri ile olan sıcak, samimi ilişkisi, meslektaşları ile veliler arasında saygınlığı ve temsil kabiliyeti ile başarılı idareciliği beni ziyadesiyle memnun etti. 29 Aralık günü davetiyle ilk defa bir köy öğrenci velileriyle beraber olmanın manevi hazzını yudumladım. Çok teşekkür ederim Elvan Hanım kızım başarıların daim olsun.
Yüreğinize sıhhat afiyet versin Rabbimiz.