Rahmetli Prof. Dr. Ayhan SONGAR hocamız ülkemizin yetiştirdiği önemli bilima damlarından biriydi. Manisa Lisesi olarak öğrencilerimize vereceği konferansı dolayısıyla Manisa’ya davetimde kendileriyle birebir sohbet etme imkânım oldu ve böylelikle kendilerini de daha yakından tanıma imkânım oldu. Bilgisi, birikimi ve efendiliğiyle tam bir Osmanlı beyefendisiydi. Bugünkü yazımın başlığı da rahmetliye aittir. Ruhu şad olsun mekânı cennet olsun.
Hala hafızamda dün gibi tazeliğini koruyan sohbetinde demişti ki: “ Ülkemizde iki türlü bürokrat vardır. Birincisi koltuğu yükseltenler, ikincisi ise koltukla yükselenler. Maalesef her devirde devletin koltuğunda, devletin lojmanında oturup, devletin arabasına binip ve devletten aldığı maaşla çoluk çocuğunun karnını doyuranlar devlete katkısından ziyade devlete çok büyük zarar vermişlerdir.” Sanırım rahmetli hocamızın Bu tespitine bugün de “ hayır hocam, yanılıyorsun” deme imkânımız yok. www.kadirkeskin.net adlı sitemde “ Dilimizden Düşmeyen Hz Ömer Adaleti” başlıklı yazımda bu konuya değinmiştim.
36 yıllık devlet hizmetimde bütün iktidarlarla çalışma imkânım oldu. Sol iktidar döneminde resmi yemeklerde amirinin içki kadehini doldurmak için gözleyenlerle, sağ iktidarlar döneminde de Hatuniye Camiinde cenaze namazlarında, camiye giren amirinin ayakkabısını gözleyen ve çıkışında da amirinin ayakkabısını tutan koltuk sahipleri gördüm. Bu tür koltuk sahiplerinin durumu bana bizim köyün deli kızını hatırlatıyor. Deli kızın yolda bulduğu gök boncuğa, altın bulmuş gibi sevindiğini hatırlatıyor. Gördüğüm veya bizzat şahit olduğum bazı koltukla yükselenlerin koltuğunu kaybetmemek için yapamayacakları dalkavukluk, atamayacağı takla yoktur. Koltuğu yükseltenler ise koltuğa sahip olunca şımarmazlar, övünmezler, kaybedince de üzülmezler. Çünkü onlar, sahip oldukları değerlerle değerlenirler.
Yarım asırlık kesintisiz eğitim birikimime dayanarak söylüyorum, ilimizde tanıdığım genç eğitimci ve idareci Sayın Muhammet ÇETİN bey kardeşim bu değerlerden biri. Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fak. Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü dereceyle bitirdi. Karaelmas Üniversitesinde “Eğitim Programları ve Öğretim Ana Bilim Dalı'’nda yüksek lisansını yaparak program geliştirme alanında uzmanlaştı. 2000 yılında Bursa Emine Sait Uyar İlköğretim okulunda öğretmenlik görevine başlayan Sayın Çetin, Zonguldak Çaydamarı İmam Hatip Lisesi, Zonguldak İşitme Engelliler İ.Ö.O., Zonguldak Atatürk Anadolu Lisesi, Zonguldak Fen Lisesi, Manisa Sosyal Bilimler Lisesinde öğretmenlik ve yöneticilik görevlerinde bulundu. 2012 yılında girdiği müdürlük sınavındaki başarısı sonucu Akhisar Macide Ramiz Taşkınlar Fen Lisesine müdür olarak atandı. Buralardaki başarılı çalışmalarından sonra girdiği sınavla kurucusu olduğu Şehzadeler İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne Şube Müdürü olarak atandı. Buradaki 3 yıl başarılı hizmetlerinin sonucunda Manisa İl Milli Eğitim Şube Müdürlüğüne atandı. Gelmiş olduğu bütün görevlere hakkı emeği ve kazandığı sınavlar sonucu gelmiştir.
Bütün bu başarılı hizmetlerinin yanında Sayın Çetin kimdir? Genç enerjik eğitimci Muhammet Çetin kardeşim, işgal ettiği koltuğun kaygusunu yüreğinde taşıyan, okuyan, her an kendini yenileyen, eğitime dair her kesimden gelen sorunları çözme gayretinde olan, eğitim için çırpınan bir yüreğe sahip. Gerek olaylara bakışı, gerek duruşu, uyumlu kişiliği, kılık kıyafeti, sevgi ve saygıya dayalı beşeri münasebetleriyle, temsil kabiliyeti olan bir idareci. Eğitim yönetimi konusunda akademik çalışmaları ve aynı alanda Yüksek Lisans eğitimi ile çalışma hayatında alınabilecek bütün ödülleri almış bir idareci. Genç yaşına rağmen eğitimdeki tecrübesi ve birikimiyle, çalışmaktan, emek harcamaktan çekinmeyen, devletini ve milletini seven, devlet adabına hürmetli, olaylara farklı açılardan bakmasını bilen, adaletten ödün vermeyen bir Anadolu delikanlısı profilidir. Yaptığım programlarda ve birkaç defa odasında bulunmakla edindiğim izlenimlerimin mesai arkadaşlarının da izlenimleriyle örtüşmesi, Muhammet bey adına beni bir kat daha sevindirmiştir.
Şehzadeler İlçe Milli Eğitim Müdürü Sayın Ermiş’in böyle bir mesai arkadaşını kaybettiği için üzüldüğünü, İl Milli Eğitim Müdürü Sayın Dernekbaş’ın da iyi bir eğitimciye kavuşmanın sevincini yaşadığını düşünüyorum. Sayın Çetin’in deneyimli ve birikimli bir idareci olan İl Milli Eğitim Müdürü Sayın Dernakbaş’ın tecrübelerinden yararlanarak gelecekte eğitimin önemli basamaklarına tırmanacağına inanıyorum. Bu genç kardeşimin yeni görevini başarılar dileğiyle yürekten kutluyorum.
Bu arada Yunusemre İlçe Milli Eğitim Şube müdürü Sayın Mustafa Okur Beyi de birebir tanımamakla birlikte eğitim camiasından ve yakın mesai arkadaşlarından gelen seslere kulak verdiğimizde daha önce ifa ettiği başarılı hizmetlerin yanında işgal ettiği yeni koltuğunda yararlı hizmetler ifa edeceği kanatiyle istikbal vaad eden, genç bir idareci olduğu anlaşılıyor. O da yine Muhammet Bey gibi yüksek lisansını yapmış, çalışma hayatında ödüller almış, temsil kabiliyetiyle, çalışkanlığıyla, efendiliğiyle adından söz ettiren birisi. Buraya kadar sözünü ettiğim bu iki kardeşimi de müteveffa rahmetli Ayhan Songar hocamızın tabiriyle koltukla yükselen değil, koltuğu yükselten idariceler olarak görüyorum. Her iki kardeşimin de başarılarının devamını diliyorum.
Bu iki eğitimci kardeşimin şahsında konuya tarihte yaşanmış bir olayla devam edeyim. Alpaslanın oğlu Melikşah, yönetimi devralınca bürokraside görev değişikliği yapar. Yüksek makamlardaki bazı görevlileri aşağı makamlara verir. Aradan bir müddet geçince o alt makamlara getirdiği görevlilerden biri, bulunduğu makamı yüceltmiş ve bulunduğu makamda çok başarılı ve verimli hizmetler üretmiş.
Melikşah bu bürokratı derhal huzuruna çağırtmış ve bilmeden kendisine haksızlık yaptığını, eski görevinin üstünde bir görev vereceğini söylemiş. Bunun üzerine bürokrat : “ Efendim biz makamla yücelen değil, makamı yüceltenleriz.” diye cevap verir. Altını veya elması, geri zekâlının biri çamura atsa, altın veya elmas değerinden bir şey kaybetmez. Ancak onu atan deli, deliliğine bir kat daha delilik katar.
Günümüz koltuk sahiplerinden bazılarını görüyorum. Koltuktan düşünce devlete küsüyor ve bir de “ Hakkımı helal etmiyorum” diye kendini kıymetlendiriyor. “ Ben yıllarca oturduğum koltuğa ne verdim?” diye kendini sorgulamıyor. Altının sahtesini ve gerçeğini sarraf bildiği gibi devlet okullarında, İzmir ve Manisa’da Özel Kolejlerde zengini ve zenginin çocuğunu; fakir ve dar gelirli ailelerin çocuklarını da Manisa’da kurduğum MABEM’de, Somada kurduğum SOBEM’ de birebir tanıdım. Eğitimde her kesimi tanıyan yarım asırlık bir eğitimci olarak yukarıda sözünü ettiğim bu iki genç kardeşim umarım beni mahcup etmeyeceklerdir. İnşallah bu iki meslektaşım hakkında umduğum, Cenab-ı Haktan bulduğum olur.
Bütün bunlardan sonra tüm eğitimci genç meslektaşlarıma da şunları söylemek isterim. Paraya, makama, rütbeye, şöhrete sahip olmayan, âlimler, sanatçılar kahramanlar ve gerçek idareciler hiçbir zaman kendilerini güçsüz görmezler. İflas edip paralar tükenebilir, koltuk alttan kaydırılır, makamdan düşülebilir, rütbeler sökülebilir, şöhretler gidebilir, ama asaletiniz, cesaretiniz ve dirayetiniz alınamaz. Hiçbir güç onları sizden alamaz. Bunlar benim sizlere bir ağabey nasihatimdir. www.kadirkeskin.net