YENİ ÖĞRETİM YILI BAŞLARKEN OKULLARDA ŞİDDET ve VİCDAN EĞİTİMİ İLİŞKİSİ “OKUL MÜDÜRÜNÜN GÜNLÜĞÜNDEN – EĞİTİM ÖĞRETİM DEDİKLERİ” (Adlı kitabımdan) Bölüm:2
Evet, Batılıların tespit ettiği bu hasletlerimizin hiçbiri de yalan ve yanlış değildi. Bu kuş barınma yuvalarını yakarak yıkarak tarihi ev bırakmadık; ama hâlâ Manisa ilimizde bulunan ve bir ecdat eseri olan “Taşçılar Mescidi”nin çatı altında kuş barınma yuvalarını görebilirsiniz.
Çok uzaklara gitmeye gerek yok. 1969'da Çanakkale'nin Biga ilçesinde görev yaparken yaz aylarında bakkallar, fasulye ve şeker çuvallarının, manifaturacılar da kumaş toplarının üzerine bir çadır örter dükkânın içine almazlardı,
Görüyorsunuz mazimizle ilgili tespitleri. Daha düne kadar böyle idi, Ya şu an? Mazimizin değer yargılarından uzaklaşmanın bize nelere mal olduğunu her gün çarşaf çarşaf gazete sayfalarında ve televizyon ekranlarda görebiliyoruz,
İşte, sayısız ahlaki davranışları gösteren insanlar bu ülkenin mekteplerinde, medreselerinde eğitilip yetiştirilmedi mi? Sağlıklı bir eğitim sistemi için, bize uygun bir eğitim anlayışı için, neden eğitim tarihimizi ve mirasımızı görmezden geliyoruz, gözümüzü kulağımızı kapatıyoruz? Haydi, kendi tarihimize karşı kör ve sağırız, neden Batı Batı diye yönümüzü döndüğümüz Avrupa'nın eğitim tecrübesinin olumlu yönlerinden faydalanmıyoruz?
Bizzat yaşadığım bir olayı anlatarak eğitimde nerede hata yaptığımızı sizlerin de anlamasını istiyorum. Avrupa Türk islam Birliği’nin davetlisi olarak Türk çocuklarının eğitimi için gittiğim Almanya'daki Darmstadt Emir Sultan Camii Külliyesi’nde, şöyle bir olaya şahit oldum. Öğrenciler teneffüse çıktığında öğrencilerin ihtiyacı olabilecek her şey, kolasından çikolatasına, sakızından dondurmasına kadar birçok gıda maddesinin bulunduğu bir dolap vardı. Bu dolap, koridorun uygun bir yerine yerleştirilmişti. Dolabın anahtarı bulunmadığı gibi başında bir görevli de yoktu. Sadece dolabın yanında öğrencilerin para koyabilecekleri bir kutu vardı. Teneffüse çıkıldığında her öğrenci, geliş sırasına göre itişip kakışmadan sıraya giriyor, herkes ihtiyacını alıyor ve üzerindeki fiyattan parasını kutuya bırakıyordu. Öğrencinin elinde büyük para varsa parasının üstünü kutudan alıyordu. Tabii bu durum, benim dikkatimi çekti. Oradaki yetkiliye durumu sordum. Yetkili, “Merak etme Hocam, dolaptaki gıdaların karşılığı eksik çıkmaz, fazla bile çıkar.” dedi. Yaşayarak şahit olduğum bu olay, bende müthiş bir kompleks meydana getirdi. Haydi, Alman kendi çocuğunu eğitiyor, diyelim; ama Türk çocuklarını da eğitiyor. Biz ise kendi ülkemizde çocuklarımızı, öğrencilerimizi eğitemiyoruz. Almanya'daki öğrencilerin bu davranışlarını araştırdım. Bir defa Alman'ı, Türk'ü, Yunan'ı, Arap'ı Almanya'da hangi ırktan, hangi milletten olursa olsun her çocuk, “Kinder Schule”ye mutlak surette gidiyor. Pekala, Almanya'da “Kinder Schule”ler, kimin yönetim ve denetiminde biliyor musunuz? Tamamen kilisenin yönetimindedir. Bu okulların programlarını inceledim. Üç ders var:
Genel Prensipler Spor OyunGenel prensipler dersinde şunu gördüm. Öğrenciye verilmesi gerekenlerin azamisi, din ağırlıklı olarak veriliyor. Zaten çocuğun genel karakteri yedi yaşına kadar teşekkül edermiş. Eskilerin bir sözü vardır: “insan, yedisinde ne ise yetmişinde de odur.” derler. Bu söz, eğitimciler açısından dikkate alınması gereken bir sözdür
İkinci tespitim de okulların açılışının ilk on beş günü ile yıl sonu kapanışının son on beş gününde kiliselerde programların yapılmasıdır, Okullar, sırayla kiliseye gidiyor, orada papaz eşliğinde ilahiler söyleniyor ve papazlar tarafından okul öğrencilerine dini konuşmalar yapılıyor.
Sanırım buraya kadar birebir yaşadığım olaylar ve yaptığım tespitler size bir şeyler anlatmıştır. İnsanlar, birbirlerini aldatabilir veya kandırabilirler, bütün bunlar bir yere kadardır; ama hiçbir zaman aldatamayacağı veya kandıramayacağı bir şey var ki orası da insanın içindeki vicdanıdır. işte, o vicdan, şaşmaz bir terazi gibidir. İnsanda Allah inancının yansıması olan vicdan duygusu, Peygamber’imizin ifadesiyle her insanın doğuştan sahip olduğu bir mirastır. Bu konuda Peygamberimiz, “Doğan her çocuk, İslam fıtratıyla beraber doğar.” demektedir.
Ailesinden, çevresinden ve okulundan aldığı eğitime göre kişinin genel karakteri ve ahlaki yapısı ya olumlu ya da olumsuz yönde gelişir; ama insanın doğuştan getirdiği Allah duygusunun gereği olan vicdan duygusu hiçbir zaman insanda yok olmaz.
Yine bu konuyu Peygamberimizin bir hadisiyle açıklamaya devam edelim. “Dikkat ediniz! İnsan vücudunda bir lokmacık et parçası vardır ki o, iyi olursa bütün beden iyi olur; o, bozuk olursa bütün beden bozulur. İşte o, et parçası kalptir.” (Buharî, iman 39) Buradaki kalpten kasıt, elbette manevi bir duygu olan vicdanıdır. Vicdan da ancak insanda inanç ve sevap duygusu ile gelişir. Bu duygularla beslenmeyen vicdan, derede akan suyun taşlar üzerinde yosun tutup taşı tanınmaz hâle getirdiği gibi, inanç ve sevap duygusu ile eğitilmemiş vicdan da zamanla şuur altına itilerek üzeri işlenen günahlarla ve şeytani duygularla tortulaşarak kararır, duyarsızlaşır, nasırlaşır ve hassasiyetini kaybederek canavarlaşır. İşte, geçen Ramazan bayramında bunun en büyük örneğini gördük. On gün içinde yedi günahsız insanı öldürerek bir bayram gününde çocukları babasız, genç bayanları kocasız, anaları babaları da evlatsız bırakmaları, yine İzmir’de on yedi aylık bebeğin başına gelenler ve buna benzer daha nice olaylar, Allah duygusundan mahrum vicdanların nasıl canavarlaştığının açık misalleridir. Nasıl ki insanlar, güvenlik sebebiyle veya değişik gerekçelerle birbirlerinin hatalarını ve yanlışlarını, iyi ve güzel davranışlarını gizli kameralarla kayda alıyorlarsa, zerre kadar şerrin de zerre kadar hayrın da melekler tarafından manevi kameralarla kaydedildiğine inanan ve ahret duygusuna sahip vicdan sahibi bir insanın bunları yapabilmesi mümkün mü?
Not: Köşe yazarımız Kadir Keskin “ Manevi Değerlerimize Rağmen Neden Buradayız?” konulu konferansı ile İzmir – Aliağa Çocuk ve Gençlik Kapalı Cezaevindeydi.