Modern yaklaşımı gelenekselci ebeveyn yaklaşımlarından uzak olmak olarak dar bir çerçeveye sığdırmanın getirdiği bir çok problemi sizlere anlatırken çocuk eğitiminin püf noktaları ile ilgili bilgiler vereceğim. Aileler çocuk yetiştirirken genellikle kendi yaşayamadıklarını yaşatma üzerinden bir yaklaşım sergiliyorlar ve bu yaklaşım özdeşim kurma yoluyla kendi istedikleri profili ve yaşam tarzını çocuğa dayatma olarak bir çok probleme temel oluşturuyor. Öncelikle ben yaşayamadım çocuğum yaşasın cümlesi kurulduğunda bu cümlenin bir getirisi olarak çocuklarda sınır tanımayan ve kendi isteklerini yaptırmak için aileyi zorlayıcı bir davranış örüntüsü beklenmektedir. Çocuğa koşulsuz olarak sunulacak tek şey sevgidir. Koşulsuz sunulan imkanlar çocuklarda her şeye sahip olma isteğini beraberinde getirmektedir. Çocuğa imkanımız ölçüsünde sunduklarımızı günü gelince karşılayamayacak durumlarda olduğumuzda çocuklar zamanında olan şeylerin şimdi neden olmadıklarını ağlayarak belki de zarar verme davranışları sergileyerek ifade edip protesto edecekler. Aman geri kalmasın diyerek çocuğa koşulsuz sunulan tüm imkanlar çocukta sorumluluk bilincinden uzak bir yaşam hazırlar. Çocuk istediğini elde etmek için aileyi zorlayıcı davranışlar sergilerken aile ağlamasını veya kendini yerlere atmasını durdurmak için istediğini almak zorunda kalarak bu kısır döngünün içerisinde çocuğun otoriteye tabi olmasını beklerken kendileri çocuğun otoritesine teslim olmak zorunda kalacaklar. Çocuğun sınırlarını ancak biz çizer ve bunda tutarlı davranırsak üstünde otorite kurabiliriz. Çocuğun ebeveynlerine göre hareket etmesini beklerken çocuğun zorlayıcı davranışları karşısında yenik düşen ebeveynler bu sürecin içerisinden git gide daha zor çıkacak bir duruma sürükleniyorlar.
Şimdi bir örnekle durumu daha net görebileceğimiz şekilde açıklamak istiyorum. Çocuğumuzla oyuncakçıya gittiğimizde ondan bir oyuncak seçmesini istiyoruz ve seçim hakkı vermek çocukta birey olma yolunda destekleyici oluyor. Fakat çocuğumuz tabiki her çocuk gibi bir oyuncakla yetinmeyip ikinci bir oyuncağı isteyecektir. Bu durumda ebeveyn alamayacağını söylediğinde çocuk yapısı gereği ağlayarak mızmızlanacak ve ısrarcı olacaktır. Sınır koymak ve kurallar çerçevesinde tutarlı davranmak tam da burda önem kazanmaktadır. Eğer az önce bir oyuncak alalım diyen ebeveyn ağlamasına karşı kuralı çiğner, kendi sözünü çiğnerse ve ağlamasına dayanamayarak ikinci oyuncağın alınmasına boyun eğerse o an mutlu olan çocuk için daha büyük bir tehlike ebeveynlerin kapısını çalabilir. Az önce bir tane oyuncak diyen ebeveyn ben ağlayınca ikincisini aldı ve illa ağlamam mı gerekiyor düşüncelerini onaylayan bu yaklaşım tutarsız ebeveyn tutumunu çocuğun dünyasında çizecektir. Ve bu yaşanan olaylar bir sonraki çocuğun isteklerinin gerçekleştirmesinde ağlama davranışını tekrar kullanmasına neden olacaktır. Her seferinde daha da zorlayacak olan ağlama davranışı bizi yine istediğini gerçekleştirmeye götürecek ve istediklerinin gerçekleşmesi üzerinden sevgi ölçütü oluşturan bir çocuk yetişmesine sebep olacaktır. Bu yaklaşımla çocuğun sınırlara ve kurallara uymasını beklemek imkansızdır. Çocuğunuzun size karşı bu yaklaşımlara göre beni seviyorlar veya sevmiyorlar düşüncelerini oluşturtmamak için sunulacak koşulsuz sevgi fakat sınırlandırılmış imkanlar bir zaman sonra sevgi ve isteklerin gerçekleştirilmesini ayırt eden bir çocuk geliştirecektir.