Allah’a şükür olsun, ikinci kez baba oluyordum. İlk kızımdaki gibi heyecanla bekliyordum. Bir yandan da içimden topuk kanı baskısı arttığını düşünüyordum. Doğumhane önünde heyecanla beklerken, içimden de geçirmiyor değildim; ama oğlum olacak heyecanı bu duygunun önüne geçip “Allah’ın dediği olur” dedim ve sadece eşimi ve bebeğimi düşünmeye başladım. Dilimde Meryem Suresi okuyordum, bir yandan da oğlumun ağlama sesini bekliyordum.
Hastanede bizden başka doğum yoktu çünkü normal doğum olduğu için Cuma gecesi hastaneye giriş yapmıştık. Doğumhane bize aitti. Normal doğumun bir avantajı da buydu; doğumhanede sizden başka hasta olmuyor.
Ebe genç bir kızdı. Bizim kadar heyecanlıydı. Normal doğum olduğu için seviniyor, eşimle çok ilgileniyordu. Zaten özel hastane, sonuçta ama ebe hanım ayrı bir heyecanlıydı. Artık normal doğumun olmadığını, hep sezaryen doğum olduğunu dile getiriyordu.
Aşı ve topuk kanı reddi
Hastaneye girdiğimiz zaman ebeler “Doğum” dediler, “Siz aşağıdaki muhasebeye gidin, dosya açalım” dediler.
Benim ilk sözlerim: “Aşı ve topuk kanı istemiyorum, not alır mısınız?” oldu. Onlar da not aldılar. (Dilekçeyle hastaneye Avrupa Biyotıp Sözleşmesi’ni ekleyerek dilekçe verebilirsiniz.)
Allah’a şükür olsun, eşim ve bebeğim sağ salim çıktı. Odamıza geçtik. Doğumdan sonra doktor ve ebe birlikte bebeği görmeye geldiler. Doktor hanım, “Bebek biraz hırlıyor, bebeği yukarı, bebek yoğun bakıma götürün” dedi. Ebe, daha genç olmasına rağmen, “Hocam bebekte bir şey yok, hırlamıyor, hafif buhar verelim” dedi.
Doktor hanım: “Yukarı çıkar sen yine,” dedi. Ebe ısrarla, “Hocam ben zaten yenidoğan yoğun bakımdan geldim, bebek normal, çıkarmaya gerek yok,” dedi. Doktor hanım “Hım, şimdi sana yukarıdan derler niye getirmedin, o yüzden çıkarmıyorsun, tamam,” dedi.
Ebe dışarı çıktı, bir maske ile geldi, bebeğe buhar verdi:
“Zaten hocam yukarıda da aynısını yapacaklar, bebek sağlıklı,” dedi.
Doktor hanım dışarı çıktı. Ebenin o dik duruşu karşısında çok şaşırmıştım. Genç olmasına rağmen ısrarlı oluşuna ve sağlıklı bebeğin annesinin yanında kalması için mücadele edişine hayran kalmıştım. Belki doktor hanımın da niyeti ‘görsün’ diye ihtimale bırakmamak idi, bilemiyorum.
Normal doğum olduğu için sabahına çıkacaktık hastaneden. Çocuk doktorunun gelmesi bekleniyordu. Doğumdan sonra çıkış yapmadan önce çocuk doktoru, sonra kadın doğum doktoru görecekti, onlar çıkabilir derse çıkış yapıyorduk.
Çocuk doktoru biraz geç, geldi . Bebeğe baktı, altına kadar, bezine kadar baktı. “Ayakta durabiliyor mu?” diye bebeği ayakta tutmaya çalışıyordu. Sonra “Ah istediğim bu!” dedi. Tabi biz anlamadık, yeni doğan bebeğe ne yapmaya çalışıyor ama beklediğimize değdi; çok iyi muayene etmişti.
Doktor çıkar çıkmaz hemen ebeye sordum:
“Bu doktor kim, adı ne?”
“Abi, doktor hanım yenidoğan doktoru. Poliklinik yapmıyor,” dedi.
Elhamdülillah, bebek sağlıklı, sıhhatliydi, çıkış yaptık hastaneden.
Hiç beklemediğim haber gelmişti!
Aradan iki ay geçti, oğlum iki aylık olmuştu.
Arkadaşım Harun aradı: “Abi bizim oğlana kayyım atadılar,” dedi.
“Abim senin oğlan belediye mi, kayyım atıyorlar? Ne diyorsun?” dedim.
“Abim, demek bize de yakındır,” dedim.
Gelişmelerden haberdar et beni, yapacağımız bir şey olursa haber ver, dedim.
Telefonu kapattım. İki veya üç gün sonra emniyetten aradılar.
“Aile içi şiddetten, bebeğe topuk kanı aldırmadınız diye ifadeye çağırıyorlar, eşinizle beraber geleceksiniz,” dediler.
İfadeye gittik, ifademiz alındı. Oradaki memur hanım:
“Bebeğe kayyım atanabilir, haberiniz olsun,” dedi.
Tabii ben durur muyum, hemen patlattım:
“Benim çocuğum belediye mi, kayyım atayacaksınız?” dedim.
Memur hanım gülmeye başladı ve anlattı.
İKİNCİ YAZI
Bebeğe kayyum atanabilir mi?
Dünkü yazımda sağlıklı olan doğan bir yenidoğanın çocuk hastalıkları uzmanı tarafından gereksiz yere nasıl yoğun bakım servisine atılmaya çalışıldığını ve akabinde eminiyetten arandığımı yazmıştım:
Zaten basına gitmeden temsili bir kayyımlık olduğunu biliyordum. Önce Harun, sonra memur hanım söylemişti.Benim niyetim bu mottonun tutmasıydı.
Algı ve manipülasyon
İfade sonrası karakoldan aradılar:
“Bebeğe kayyım atandı, vasi tayin etmek için karakola gelin,” dediler.
Adana’da topuk kanı vermeyen ailelerin bebeklerine kayyım atanıyordu.
Anneler çok endişeli, stres içinde, hüzünlü bir şekilde bekliyorlardı. “Ne olacak?” diye.
Bu kadar baskı niye, diye düşünmeye başladım.
Artık sadece kendi bebeğimi değil, diğer aileleri de düşünmeye başlamıştım.
Allah Azze ve Celle kalbimi genişletti ve basına gitmeye karar verdim.
Basına yabancı değildim. Zaten sosyal medyada video üreticisi olarak aktiftim.
Basına da 2015’ten beri çıkan biriydim.
Yabancısı olmadığım yerdi.
Yerel gazeteye röportaj verdikten sonra, ulusal basına da röportaj verdim.
Tabii ki bilerek “Benim çocuğum belediye mi?” dedim.
Çünkü haberler izlense bile unutulacaktı; akıllarda bir cümlenin kalması lazımdı.
Röportaj verdik. Allah’ın yardımı ile dilim çözülmüştü.
“Benim çocuğum belediye mi?” dediğim zaman bile, muhabir arkadaş gülme krizine girmişti.
Avukat Cüneyt Bülent Şeker Bey’den de röportaj almışlardı ve muhabir arkadaşlar gitti.
Bunları yazarken bile hâlâ hüzünlü oluyorum.
Bebeğiniz oluyor ve sizler daha onun sevincini yaşamadan mahkeme, kayyım, ifade ile uğraşıyorsunuz.
Ertesi sabah benim için normal bir güne uyanmamışım.
Ama nereden bilebilirdim olayların buraya geleceğini... Saat 10 civarı haberin düşmesiyle telefonum susmadı.
Anlamadım. “Şu haber sitesindesin. Ne oldu? Bebeğe kayyım ne demek? Bebek seninle mi?” diye soru yağmuru başladı.
Halbuki röportaj verirken oğlum kucağımdaydı, temsili bir kayyımlık demiştim:
“Amcası işte, bebeğe biz bakıyoruz yine,” diye.
Ama haber siteleri, 5 dakikalık röportajdan istediğini almış, ona göre servis etmişler.
Ya da okuyanlar hepsini okumadı, ya da videonun hepsini izlemedi.
Zaten başlık yetmişti:
“Benim çocuğum belediye mi?”
“Bebeğe kayyım atandı”
Canlı yayın için arıyorlar. Avukatımla beraber katılacağımı söylüyordum.
Tek başıma kaldıracağım bir süreç değildi.
"Allah Azze ve Celle’ye hamdolsun. Ümmet-i Muhammed’in tüm evlatlarını muhafaza buyursun."
Yorumlar
Kalan Karakter: