Dünya Afyon İmparatorluğu
1. Bazen bir milletin başına öyle bir musibet gelir ki, torunlar yüz yıl sonra bile neye uğradığını anlayamaz.
2. Osmanlı’nın son nefesini aldığı 1909 yılı işte böyle bir yıldır: görünürde “siyasi” olanın arkasında asıl savaş tıbbi, kimyasal ve ekonomik idi.
3. Çünkü II. Abdülhamid, yalnızca devletini değil insan bedeninin geleceğini korumaya çalışıyordu.
4. Karşısında ise silahı tüfek değil; afyon, morfin, ilaç ve aşı olan dev bir organizasyon vardı.
1909 — Afyon Darbesinin Arka Planı
5. 19. yüzyılın sonuna gelindiğinde dünya afyon pazarının büyük bölümü Osmanlı ve Çin coğrafyasından çıkıyordu.
6. Bu dev pazarın sahibi olmak isteyen kartel, Abdülhamid’in afyon politikalarını tehdit olarak gördü.
7. Sultan haşhaş çizimini sınırlıyor, çiftçiyi koruyor, kartelin Osmanlı topraklarında at koşturmasına izin vermiyordu.
8. Üstelik uluslararası morfin/ilaç/aşı tekellerinin istediği anlaşmaları imzalamıyor, pazarı onların eline bırakmıyordu.
9. Bu sebeple 1909’da yapılan şey bir “saray darbesi” değil, tam anlamıyla bir afyon/uyuşturucu darbesiydi.
10. Halife’nin devrilmesiyle en büyük engel ortadan kaldırıldı; pazarın kapısı küresel şirketlere ardına kadar açıldı.
Darbe Sonrası — Tıbbi Düzenin Kuruluşu
11. 1909’dan sonra Osmanlı’da tüm tıbbi yasalar Batı merkezli kartelin standartlarına göre yeniden yazıldı.
12. Bu süreçte “modern tıp” adı altında yeni bir iktidar kuruldu: doktor–eczacı–ilaç-aşı endüstrisi üçlüsü.
13. Devlet tıp üzerinden yeniden şekillendiriliyor, toplumun bedeni devlet ve şirket ortaklığında kontrol altına alınıyordu.
14. Tohumlar atılmıştı: tıp siyaseti ele geçirecek, siyaset tıbbı kutsayacaktı.
1. Dünya Savaşı — Afyon Pazarının Paylaşım Savaşı
15. 1914’te savaş çıktığında görünürde mesele topraklardı; perde arkasında afyon üretim merkezleri ve kimya sanayii vardı.
16. Bugün arşivlere bakan herkes görür: Savaş sonrası yapılan tüm barış anlaşmalarına afyon maddeleri eklendi.
17. Yani galip devletler, yenilen devletleri ilaç–afyon-aşı düzenine zorla dâhil etti.
18. Bu düzen öyle büyüktü ki, artık savaşlar bile tıbbi piyasaları düzenlemek için çıkarılıyordu.
Cumhuriyet Dönemi — Ulus Devlet ve Tıbbi Tekel
19. 1923’ten sonra yeni rejim, toplum–devlet ilişkisini tamamen seküler tıp merkezli bir yapıya dönüştürdü.
20. Sağlık alanı çok daha güçlü ve dokunulmaz bir otorite olarak örgütlendi.
21. Modern devlet, vatandaşını beden üzerinden tanımlamaya başladı: aşı kartı, muayene, hastane, doğum kayıtları…
22. Böylece tıp, ulus devletin biyo-politik omurgası hâline geldi.
1930–1950 — Kimya Şirketlerinin Yükselişi
23. 1930’larda Bayer, Merck, Roche gibi dev şirketler dünya afyon pazarını tamamen ele geçirdi. Bugün bu darbeci şirketler bizim için aşı üretiyor. Covid 19 darbesi de Halife'ye yapılan darbenin devamıydı.
24. İlaç ve aşı “tıbbi bir ihtiyaç” olarak değil, küresel bir ekonomi–kontrol aracı olarak inşa edildi.
25. Aynı yıllarda iğneyle yapılan aşı uygulamaları yaygınlaştırıldı, “zorunluluk” kavramı ilk kez ortaya çıktı.
26. İnsanlar sağlık için değil, devletin “tıbbi düzeni”ne uymak için aşı olmaya başladı.
27. Aşı, ilaç ve hastane üçgeni artık bir pazar değil, bir rejim hâline gelmişti.
2. Dünya Savaşı — Kimya ve İlaç Kartellerinin Çarpişması
28. Savaş cephede değil, laboratuvarlarda kazanıldı.
29. Rockefeller Amerikan tıbbını tekelleştirmek isterken, Almanya’nın kimya devleri buna direniyordu.
30. Savaş sonrası tüm rakipler tasfiye edildi; tek dünya tıbbi düzeninin yolu açıldı.
31. Bu düzen 1945’te kurulan Birleşmiş Milletler Sağlık Sistemi ile resmileşti.
BM ve WHO — Yeni Tıbbi İmparatorluk
32. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), kartelin uluslararası merkezi hâline geldi.
33. Aşı takvimleri, doğum protokolleri, ilaç standartları BM tarafından belirlenmeye başlandı.
34. Ulus devlet, kendi halkı üzerinde tıbbi egemenlik kurmadı; egemenliği BM’den devraldı.
35. Böylece bir bebeğin topuk kanından aşısına kadar bütün süreç küresel bir denetime bağlandı.
Modern Türkiye — Doğumun Devletleştirilmesi
36. Son 30 yılda evde doğum yapmak neredeyse yasaklandı; doğum hastaneye hapsedildi.
37. Bebek daha ilk nefesinde sistemin müşterisi hâline getirildi.
38. Aile istemese bile topuk kanı zorla alınmaya başlandı; izin verilmezse polis gönderildi.
39. Bu kan testleri “sağlık” kılıfıyla yapılıyor ama arkaplanda beden mülkiyet hakkı gasp ediliyor, sahte testler ile afyon-ilaç-aşı karteline müşteri protfoyü oluşturuluyor. Sağlıklı bir bebeğe topuk kanından rastgele SMA teşhisi koymak 100 milyondan fazla kâr getiriyor.
40. Dünya tarihinde ilk kez bir devlet, bebeğin bedenine bu kadar hızlı erişim sağladı.(Dünya tarihinde bir ilk topuk kanı aldırmadı diye bebeğe Kayyım atandı)
Aşının Yeni Rolü — Bilimsel Afyon
41. Bugün bebeklere 50 doz aşı yapılmak istenmesinin nedeni hastalıklardan korumak değildir.
42. Bu, kartelin modern bağımlılık modelidir: Farmakolojik değil, zihinsel bağımlılık.
43. “Aşı olmazsan ölürsün” söylemi, tarih boyunca kullanılan en büyük korku mühendisliğidir.
44. Aşı, afyon gibi “yatıştırır”, insanı Hastaneye ve doktor sınıfına bağımlı kılar.
Aşılar hastalıktan korumak yerine muhteviyatındaki kimyasallar ile hastalık, sakatlık ve ölüme sebep olabilir!
45. Böylece bireyin beden mülkiyeti elinden alınır; beden devlete ve kartellere ait olur.
Geriye Dönüp Bakınca Görünen Büyük Resim
46. 1909’da Halife devrilmeseydi bu düzen kurulamazdı; bu nedenle darbe tıbbi bir darbeydi.
47. Abdülhamid, yalnızca devletini değil, insanın bedenini korumuştu.
48. Bugün yaşanan tüm zorunlu tıbbi uygulamalar, o gün kaybedilen mücadelenin sonucudur.
49. Kartelin hedefi hâlâ aynıdır: İnsan bedenine rejimler eliyle küresel erişim.
50. Ve biz bugün bunun adını artık koyabiliyoruz: Tıp üzerinden kurulan modern AFYON İMPARATORLUĞU.
“Bu yazı, araştırmacı Ahmet Soyak’ın ‘Geri Dönüşü Yok! Dünyayı Yöneten Yapı İfşa Oldu’ başlıklı yaklaşık 20 dakikalık videosunun özetidir.”
https://youtu.be/lTQWz4QHJe0?si=y76RJDBHghlpjEYL
Yorumlar
Kalan Karakter: