Topuğu Delinen Bebekler, Genetik Test Tuzağı ve Kurulan Tezgah.
Bir bebek dünyaya gelir. İlk nefesini alır. Gözleri bile henüz net görmüyordur. Ama kimse onun gözlerine bakmaz, umrunda da değildir.. Kimse onun ilk çığlığınıda duymak istemez, bununla ilgilenmez. Çünkü o bebeğin TOPUĞUNA GÖZ DİKMİŞLERDİR.! Çünkü o bebeğin Topuk Kanı Üzerinden büyük bir çark döndürülecektir.. O bebeğin kanında büyük bir rant gizlidir, ticari bir menfaat sözkonusudur. Bu sebeple topuğu mutlaka delinmeli ve sisteme dahil edilmelidir.!
Kimseden izin alınmadan, neye göre karar verildiği belirtilmeden, anne-babadan habersiz bir şekilde.. Haberi olsada dinlemeyerek topuğu delinir ve kanı çekilir.. Sanki o annenin-babanın sorumluluğunda bir ciğerparesi değilmişte ortalık malıymış gibi..
Aslına bakılırsa "bir damla kan" yetiyor, onlara yeni bir iş kapısı ve sistemi yürütmek-beslemek için. İşte tam burada, hayatının en masum bir anında bebeklere karşı kurulan büyük bir tuzak başlıyor.
Maalesef bu testlerle sahte hastalık üretiliyor. Gerçek bir semptom ve bulgu yokken..
Görünürde sadece basit bir genetik tarama testi olduğunu söylerler. Hatta "bir damla kandan ne olacakmışki.." diyip masum göstermeye çalışırlar. Fakat ne yazık ki aslında her şey o bir damla kan ile başlamaktadır. İşte o testin pozitif çıkmasıylada bebek hasta ilan edilir. Sonra ise tedavi zorunluluğu gelir ve dayatılır. Böylece dev bir sektòr doğmaktadır. Bu işin nihayetinde ilaçda vardır tabii ki işin içinde.. Hiç o olmaz mı.! İşte onlardan biride; İki milyon yüz bin dolar fiyat etiketiyle Zolgensma isimli ilaçtır.
Halbuki Doç. Dr. Cüneyt Konuralp “TANI koymak için önce klinik bulgu olmalıdır. Testler destekleyici olabilir ama asla gerçek tanı koyamaz." demektedir.
Yani buna göre testler, TANIYI değil, ancak buna dair bir KUŞKUYU doğrulayabilir belki.. Ancak günümüzde bu kuşku haddini aşıp maalealsef hasta ilan etmeye kadar dönüşmektedir. Film'in koptuğu ve olayların başladığı yerde tam burasıdır işte.!
Çünkü bir çocukta eğer SMA geni varsa bile bu o hastalığın mutlaka ortaya çıkacağı anlamına gelmez.. Yani genetik yatkınlık, kesin olarak hastalığın oluşacağı anlamına gelmiyor! Ama sağlık sistemi işte bu farkı görmezden geliyor. Belkide böylesi işlerine geliyor.. Çünkü bu işin arkasında milyar dolarlık bir ticaret dönüyor.! Mesele tamamen duygusal yani..
Genetik Tarama Testleri Sonucu; Bir hastalık değil ancak risk belirleyicidir.! Bu testlerle bir bebeği hasta ilan etmek, hem bilim dışıdır hem de ahlaki açıdan ciddi bir sorundur.. Çünkü OLMAYAN bir hastalığa VEHİMLE VAR MUAMELESİ YAPMAK ve sahte bir tedaviye zorlayıp daha bağışıklığı bile tam oluşmamış bebekleri ilaca ve iğneye boğmak ahlaki olamaz.. Bir bebeğin VEHİM ve ZAN İLE sağlığı ve geleceği ile oynamak AHLAKİ olamaz.!
Mesela Doç. Dr. Cüneyt KONURALP “Yenidoğanların Topuk Kanı taramalarında, özellikle SMA gibi nöromusküler hastalıklar için test sonuçlarının pozitif çıkmasının her zaman HASTALIK anlamına gelmeyeceğini, bu testlerin tartışmalı olduğunu" açık bir şekilde vurgulamaktadır.
PCR testinin pandemide nasıl kötüye kullanıldığını hep birlikte görmüştük. Şimdi ise aynı model, maalesef bebeklerde uygulanıyor.
Pandemide insanlar test ile korkutulmuş, sınıflandırılmış, izole edilmişti. Şimdi ise bebekler, o malum testler ile hasta ilan ediliyor.!
O gün ile bugün arasında ki Tek Fark; Hedef artık daha küçük ve savunmasız.!
PCR testi pandemide sadece tanı aracı değil, bir kontrol aracıda olmuştu. Kitleler, milyonlar hatta milyarlar kontrol edilmişti. Şimdi de bebeklerde aynı yöntem kullanılıyor.. Kısaca testler artık sağlık değil, bir kontrol aracı haline dönüştü.!
Prof. Dr. Alişan Yıldıranda
"Klinik bulgu olmadan yapılan tanıların yanlış tedaviye ve gereksiz ilaç kullanımına yol açtığını" açıkça söylemektedir.
Özetle; Testler, insanların gerçek durumunu değil, sadece verileri gösterir. Veri ise HASTALIK DEĞİLDİR.! İnsanlara bakmadan, klinik bulgu ve semptomlara dikkat etmeden sadece veriyle tanı koymak gerçek tıp ve bilimden uzaklaşıp ticari bir rant'a kapı açmak demektir..
Maalesef bugün TANI, bir para kazanma aracı haline gelmiştir. Ne kadar çok test o kadar para, gelir.. Testler üzerinden prim alan aile hekimleri, laboratuvarlar, hastaneler… Hepsi bir zincirin halkası durumundadır. Zincirin sonunda ise; perişan aileler vardır. Fakat asıl, o yanlış test ve teşhislerle sahte hasta ilan edilmiş, o körpecik vücuduna bir çok gereksiz müdahaleler yapılmış, zaten aslında da tam olarak işte böyle hasta edilip bedeni perişan edilmiş çocuklar vardır..
Yani bu sistem, bebekleri değil kendi cebini düşünmektedir.
Bir bebeğin topuğu delindiğinde, aslında birilerininde cebi dolmaktadır.
Bu, bence insanlık adına utanç verici bir durumdur..
TIP ve BİLİM denen şeyin bu konuda geldiği nokta gerçekten utan vericidir. Çünkü; Bu testlerin güvenilirliği tamamen tartışmalı iken, dahası testler ayarlanabilir, sonuçlar ise manipüle edilebilir iken, dolayısı ile sahte alarm oranı çok yüksek iken AMA pozitif çıkan her testin akabinde bir tedavi kararı alınıp bunun dayatılması asıl niyetin SAĞLIK olmadığını, Test-Tedavi-Takip üçgeninde aynı zamanda devasa bir ilaç satışınında olduğunu düşündürmektedir.
Peki böyle bir durumda Kim kazanıyor.? Kimin hatta kimlerin kazandığı belli değil mi sizcede.? Bizim kazanmadığımız kesin. Biz kaybediyoruz.. Çünkü Genel Tarama Testleri başladığından beri ilan edilen bazı hastalıklarda mesela SMA hastalığında ciddi artma var.? Pardon ama bu hastalık daha önce NİYE yoktu ve görülmüyordu.? Yahut yok hükmünde bir derecesindeydi.? Bir an da ne oldu da patladı.?
Sakın bu testlerle sahte hastalık üretiliyor olmasın.?
İşin birde şu kısmı var tabi; Anne-babalar yeterince bilgilendirilmiyor, baskı altında bırakılıyor, çoğu kez ciddi mobbinge uğruyor hatta çeşitli şekillerde tehdid ediliyor..
Mesela “Test yaptırmazsanız çocuğunuz ölebilir” deniyor. Bu, tıbbi ve bilimsel bir yaklaşım değil açıkça psikolojik bir saldırı biçimidir.. Hiç gak-guk yapmaya gerek yoktur, bu açıkça korkuyla yönetilen bir sağlık politikasıdır.!
Bu yazının tek bir amacı vardır; O masum bebeklere, o körpecik bedenlere, savunmasız haldeki yavrulara kurulan bu genetik tuzaktan, kumpastan bahsetmek.!
Bir çok sağlık yetkilisinin ise bu durumu bilmemesi ya da fark etmiyor oluşu neticeyi değiştirmemektedir.
Gerçek hastalıkları olan çocukları tabiki unutmayalım. Ama sahte hasta üretiminede artık bir dur demeliyiz. Gerçekten yeter artık, bu olanlar çok fazla..
Özetle; Yeni doğan bir bebeğin topuğu delinirken aslında bir ülkenin vicdanı da deliniyor. Hatta Tıp ve Bilime, Hastanelere olan güvende deliniyor..
Artık kesinlikle susmamalıyız.
Çünkü eğer susarsak, yarın bu delik belki bizim bebeğimizin topuğunda olacak..Ve o zamanda kimse ses çıkarmayacak..
SAKIN SUSMAYIN.!
Şunu iyi bilin ki; SUSTUKÇA SIRA BİR GÜN MUTLAKA SİZEDE GELECEK.!
Hayatın en masum ve savunmasız bir anında, bebeklerimize kurulan bu tuzak karşısında susmak, o zulme katılmak, onaylamaktır.! Zulme rıza ise zulümdür.!
Eğer bizler bugün susarsak, yarın başka bebekler için de kapılar açılmış olacak..
Ve o bebeklerden biri sizinde bebeğiniz olabilir...
Sizin bebeğiniz olmasa bile Allah'ın dilsiz, savunmasız, masum ve mazlum bir kulu olması, körpecik bir beden olması yetmez mi.?
Bir hakikati ve zulmü bilirken düzeltmeyenler, susanlar, elinden geleni, yapabilecek olduğunu yapmayanlar, ve bir haksızlığı, hukuksuzluğu, zulmü DUYURMAYANLAR insanlığını, vicdanını hatta belki inancını dahi sorgulamalıdır..
Yorumlar
Kalan Karakter: