Günümüzün ergeni artık iki dünyada birden yaşıyor: gerçek dünya ve dijital dünya. Ve ne yazık ki, bu iki dünya arasında giderek artan bir dengesizlik söz konusu. Okulların açılmasıyla birlikte bu durumun akademik başarı üzerindeki etkisi daha da görünür hale geliyor.
Ebeveynler "Odadan çıkmıyor", öğretmenler "Derse ilgisiz", gençler ise "Sıkılıyorum, motive olamıyorum" diyor. Tüm bu ifadelerin ortak bir zemini var: dijital bağımlılık.
Öncelikle, her ekran kullanımı bağımlılık değildir. Araştırma yapmak, ödev hazırlamak, dijital içerik üretmek gibi amaçlarla kullanılan teknoloji faydalıdır. Ancak;
- Süreç kontrol edilemez hale geldiğinde,
- Kullanım amaçsız, kaçış odaklı olduğunda,
- Sosyal ilişkiler ve günlük işlevler ihmal edilmeye başladığında,
- En küçük boşlukta el telefona gidiyorsa,
- Ve en önemlisi, ekran başında geçirilen zaman gencin duygusal durumunu belirliyorsa,
artık burada bir bağımlılıktan söz edebiliriz.
Ergenlik, beynin özellikle ödül sistemi ve duygusal regülasyon merkezlerinin yoğun biçimde geliştiği bir dönemdir. Bu dönemde gençler; hızlı tatmin, sosyal onay ve aidiyet arayışındadır.
Ve dijital dünya, özellikle de sosyal medya ve oyunlar, bu üçüne de kolayca cevap verir:
- Bir paylaşım = Beğeni = Onaylanma hissi
- Bir oyun seviyesi = Başarı hissi
- Bir canlı yayın = Ait olma ve eğlenme duygusu
Gerçek hayatta bu kadar hızlı karşılık bulamayan ihtiyaçlar, dijital ortamda anında doyurulur. Bu da dijitali, ergen için vazgeçilmez kılar.
Sürekli bildirimler ve kısa içeriklere maruz kalmak, uzun süreli dikkat becerilerini zayıflatır. Sonuç: Derste kopmalar, ödevleri tamamlayamama. Gece geç saatlere kadar ekrana maruz kalan beyin, uykuya geçmekte zorlanır. Yetersiz uyku ise öğrenme kapasitesini ve hafızayı doğrudan etkiler. Sosyal medya veya oyun, “şimdi” keyif verir. Ders çalışmak ise “sonra”ya itilir. Böylece akademik motivasyon düşer. Dijital ortamdaki başarı ve kabul, gerçek hayattaki başarısızlıkları maskeler. Genç, okuldaki performans düşüklüğünü önemsememeye başlayabilir.
“Telefonu tamamen yasaklıyoruz” demek yerine, “Günlük 2 saat ekran süresi” gibi somut sınırlar koymak daha işlevseldir. Sadece “telefonla oynama” demek değil; yerine koyulabilecek keyifli alternatifler yaratın: sportif etkinlikler, kulüpler, hobiler, sosyal ortamlar. Ebeveyn olarak elinizden düşmeyen telefonla çocuğunuza “ekranla yaşamak normaldir” mesajı verirsiniz. Dijital detoksu önce kendiniz deneyin. Sadece not odaklı baskı, dijital dünyaya kaçışı artırabilir. Gençle birebir iletişim kurarak, anlam arayışına destek olun. Dijital bağımlılık profesyonel bir destek gerektirebilecek kadar ciddi bir soruna dönüşebilir. Ergenlikte erken müdahale çok önemlidir.
Dijital dünya elbette gençlerin hayatında olacak. Ancak önemli olan, bu dünyanın tüm yaşamı ele geçirmesine izin vermemek. Okul başarısı; yalnızca zeka ile değil, dikkat süresi, motivasyon ve özdenetimle de doğrudan ilişkilidir.
Bu eğitim döneminde, çocuklarımızın sadece ekranlarını değil; gözlerinin içine bakmayı, neye heyecanlandıklarını, neye kayıtsız kaldıklarını fark etmeyi seçelim.
Zira başarılı bir nesil, sadece iyi eğitim alan değil; dijital dünyayı bilinçli kullanan, kendine zaman ayırmayı bilen, duygularını tanıyan gençlerden oluşur.
Yorumlar
Kalan Karakter: