Geçen yazımda Cüneyt Bey’le birlikte canlı yayınlara katılacağımız yerde kalmıştık. Telefon trafiği yoğundu; bir yandan haber ajansları, diğer yandan arkadaşlarım arıyor, mesajlar yağıyordu.
Biraz ortalık sakinleşmiş gibiydi. Saat 13.00 civarında yabancı bir numara aradı. Açmadım. Hemen ardından mesaj geldi. Mesajda:
“Ben Tarkan Kaleli, KRT TV’den…”
10 dakika sonra sizi tekrar arayacağım, dedim. Biraz nefes almam gerekiyordu.
Sonra Tarkan Bey’i ben aradım. Bugün saat 15.15 civarında canlı yayına davet etti.
Ben de: “Avukatım Cüneyt Bey’le birlikte olursa katılırım,” dedim.
“Tamam, bekliyorum,” dedi.
İlk defa bir canlı yayına katılacağımı hiç düşünmemiştim. Çünkü oğlum neredeyse belediye gibi, kayyım atanmak isteniyordu. Tek düşüncem, bu kayyımın önünün kesilmesi gerektiğiydi.
Yayını Skype üzerinden yapacaktık. Asistanı bana bağlantı linkini gönderdi. “Buradan test yayını yapar, bağlanabilirsiniz,” dedi.
Hemen bir arkadaşımın telefoncu dükkânına gittim. Orada ses, ışık, mikrofon gibi şeyler vardı. Bir nevi süreçte benim asistanım olmuştu.
Canlı yayına dakikalar kala çocuk esirgeme kurumundan aradılar:
“Murat Çakmak’la mı görüşüyoruz?”
“Evet benim,” dedim.
“İlçe Sosyal Hizmetlerden arıyoruz, bebeği görmek için evinize geleceğiz,” gibi şeyler söylemeye başladılar. İlçe Sosyal Hizmetler lafını duyunca geri kalanı hatırlamıyorum. Hâlâ da ne dediklerini tam hatırlamıyorum.
Tek dediğim:
“Avukatımı arayın. Bu numara. Eve gelemezsiniz.”
Eşim yeni doğum yapmıştı. Bebeğe kayyım atanmasından o kadar üzülüyor ve korkuyordu ki, kelimeler yetmez anlatmaya. Bir de üstüne kapıya Sosyal Hizmetler veya İl Sağlık memurları gelirse ne olurdu hâli?
İlk defa canlı yayına katılacaktım, bir de üstüne bu olay geldi. Cüneyt Abi’yi aradım ama telefonu meşguldü. İçim sıkılmaya başlamıştı. Dakikalar kala asistan beni deneme yayınına çağırıyor, bir yandan da Cüneyt Abi’ye ulaşmaya çalışıyorum. Oğluma kayyım atanmış, ardından sosyal hizmetler arıyor. Bebeği alacaklar mıydı?
Cüneyt Abi sonunda dönüş yaptı. Adana’dan aranmıştı, onunla görüşüyormuş. Onlar da haberleri görmüş. İlk kızıma da topuk kanı ve aşı yaptırmadığımı hiç bir şey olmadığını söylemişim diye:
“Nasıl bir şey olmadı, biz tedbir koymuştuk,” demişler.
Cüneyt Abi gerekli cevapları vermiş. Bana ise:
“Canını sıkma. Kimse kapına gelemez,” dedi. İçim biraz olsun rahatladı.
“Ya Rab! Dilimin bağını çöz.”
Yayına başlamıştık. Tüm odağım, bana sorulan sorulara güzelce cevap vermekteydi.
Tarkan Bey iyi hazırlanmamıştı ama sordukları sorular 5 senedir sokakta karşılaştığım sorulardı. Allah’ın yardımıyla hepsine yanıt verdim.
Soner Yalçın’ın Kara Kutu kitabında geçen aşı bölümlerine özellikle değindim. Aşı kampanyalarının nasıl yürütüldüğünü anlatıyordu. Belki onlar için ters köşe oldu, bilmiyorum.
Yayın yaklaşık 19 dakika sürdü. Bizden sonra TTB Başkanı Alpay Bey de yayına katıldı. Hakkındaki ithamlara cevap vermesi için söz hakkı verilmişti.
Onu da izledikten sonra arkadaşın dükkânından ayrıldım.
Tarkan Bey yayından sonra arayıp teşekkür etti.
“Bu vesileyle sesinizi duyurmuş olduk,” dedi.
Ben de nazik davranışı için tekrar teşekkür ettim.
4. Bölüm – TV100 Canlı yayın
Akşam haberlerinde hemen hemen tüm ulusal kanallar haberi geçmişti.
Ortalık biraz sakinleşmişti ki sessizliği yine yabancı bir numaranın araması bozdu.
“Ben Cansu Canan Hanım’ın asistanıyım. Avukatınızla görüştük. Sabah 08.15’te TV100’de canlı yayın olacak,” dedi.
“Tamam,” dedim.
Cüneyt Abi’yle akşam görüşemedik. Çünkü onun da başka bir canlı yayın programı vardı.
Sabah erken saatlerde hazırlık yapmaya başladım. Saat sekize doğru Cüneyt Abi’yi aradım:
“Abi, yayına katılmayacak mısın?”
“Akşam geç aradılar. Senin katılacağını söylediler, ben de araştırdım. Katılmayalım,” dedi.
“Nasıl katılmayız abi, dakikalar kaldı,” dedim.
“Dr. Uğur Yılmaz’la katılsan daha iyi olur,” dedi.
Sonra ekledi:
“Bir şey olursa, Dr. Uğur Yılmaz’ı bağlatın,” dedi ve kapattı.
Yayın başladı. Karşımda bir avukat ve bir doçent doktor vardı. İlk başta şaşırdım. Ben yine mağduriyetimi anlatacağım, bebeğe neden kayyım atandığını ve bu sürecin nasıl başladığını aktaracağım sanıyordum.
Nereden bilebilirdim plan yaptıklarını, beni tezgâha getireceklerini!
Cüneyt Abi söze başladı ama sesi gidip geliyordu. Konuşturmadılar.
Yine konuştu, yine ses kesildi.
Sonra bana soru sormaya başladılar. Sorulara cevap verdim.
Doçent hanım önceden hazırlanmış olacak ki cevabımı beğenmedi ve:
“Tabii siz bilmiyorsunuz,” dedi.
Ben de tepki verdim:
“Hakaret edecek, ‘siz cahilsiniz’ diyecekseniz, bu daha yayın başlamadan hakarettir,” dedim.
Cansu Hanım araya girip toparlamaya çalıştı. Cüneyt Bey’e söz verdi, ama yine ses sorunu vardı.
Cansu Hanım bir anda:
“Alın bunu yayından,” dedi!
Oysa canlı yayın öncesi test yapılmıştı, sorun olsa orada çıkardı. Planları hazırdı:
Tek beni yayına almak, hem sağlık hem de hukuk açısından beni köşeye sıkıştırmak, rezil edip “işte topuk kanı aldırmayan cahil baba” diye sunmak istiyorlardı.
Ama Allah Azze ve Celle onların planlarını başlarına geçirdi.
Canlı yayında bir anda hem avukat hem doçent beni sıkıştırmaya başladı.
Sorduğum sorulara cevap vermiyor,
“Savcı bir şey görmüş ki kayyım atamış,” diyorlardı.
Cansu Hanım:
“Murat Bey çok agresif ve defansifsiniz,” dedi.
Sanki kendi çocuklarına kayyım atanmış gibi davranıyorlardı.
Allah tarafından aklıma bir anda Dr. Uğur Yılmaz geldi.
“Cansu Hanım, benim doktorumu bağlayın,” dedim.
Hiç beklemedikleri bir yerden geldi bu.
Tam bunaldığım anda Dr. Uğur Yılmaz yayına telefonla bağlandı. Derin bir nefes aldım.
Canlı yayında:
“Siz kartelsiniz, SMA hastası çocuk arıyorsunuz,” diyordu.
Doçent hanım Dr. Uğur Yılmaz’a karşılık vermeye çalıştı ama ters köşe oldu.
Avukatla birleşip Dr. Uğur Yılmaz’a hakaret etmeye başladılar.
Doçent hanım sonunda şunu itiraf etti:
“Hiçbir genetik hastalığın %100 tedavisi yok.”
Uğur Hoca bu cümleyi onun ağzından almayı başardı.
Telefonum çalıyor, bir yandan yayına odaklanıyordum.
Arkadaş mesajı gösterdi:
“Cüneyt Abi: Yayını protesto et, kalk,” diyordu.
Zaten çok bunalmıştım, bu mesaj iyi geldi.
Dr. Uğur Yılmaz konuşmasını bitirinceye kadar bekledim.
O yayından alınınca hemen canlı yayını protesto ettim ve kalktım.
Cansu Hanım şok olmuştu:
“Bu kadar beklediniz, neden?” dedi.
“Dr. Uğur Yılmaz konuşuyor. Neden yarıda keseyim? Konuşması bitince ya da siz onu yayından alınca kalkacaktım,”
Cansu Hanım’ın taraflı yayıncılığı tüm Türkiye’ye görmüş olmuştu.
Yorumlar
Kalan Karakter: