Hepimiz zaman zaman kapıyı kilitleyip kilitlemediğimizi tekrar kontrol etmiş ya da ellerimizi gereğinden fazla yıkamış olabiliriz. Ancak bu davranışlar gündelik yaşamı sekteye uğratacak noktaya geldiyse, burada sıradan bir kaygıdan değil, belki de bir ruh sağlığı sorunu olan Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB)’den bahsediyoruz.
OKB, bireyin istemediği halde aklına gelen, yineleyici ve rahatsız edici düşünceler (obsesyonlar) ile bu düşünceleri etkisizleştirmek amacıyla yaptığı yineleyici davranışlar veya zihinsel eylemlerden (kompulsiyonlar) oluşan bir bozukluktur.
Örneğin, bir kişi sürekli olarak “ellerim mikroplu” düşüncesine kapılır ve bu düşünceden kurtulmak için ellerini günde onlarca kez yıkayabilir. Ne var ki, bu rahatlama hissi kısa sürelidir ve obsesyon yeniden geldiğinde döngü başa sarar.
OKB, sanıldığından daha yaygın bir bozukluktur. Araştırmalar, yaşam boyu her 100 kişiden yaklaşık 2-3’ünün OKB tanısı aldığını göstermektedir. Her yaştan bireyde görülebilir; ancak çoğu zaman ergenlikte ya da genç yetişkinlikte başlar. Kadınlarda ve erkeklerde benzer oranlarda görülür.
OKB, yalnızca temizlik veya kontrol takıntısı olarak düşünülmemelidir. Günümüzde çok daha çeşitli obsesyonlar karşımıza çıkmaktadır. Bunlar arasında:
- Dini takıntılar (günah işlemekten aşırı korku),
- Cinsel içerikli obsesyonlar (istenmeyen uygunsuz düşünceler),
- Simetri takıntısı (eşyaların “tam” olması ihtiyacı),
- Zarar verme korkuları (birine istemeden zarar verme endişesi) yer alabilir.
Bu düşünceler kişiyi derin bir suçluluk duygusuna, yalnızlığa ve utanca sürükleyebilir. Bu nedenle, birçok kişi yaşadığı şeyin bir bozukluk olduğunu fark edemez ya da yardım almaktan çekinir.
İyi haber şu ki, OKB tedavi edilebilir bir ruhsal bozukluktur. Bilimsel araştırmalar, bilişsel davranışçı terapinin (BDT), özellikle de Maruz Bırakma tekniğinin OKB’de oldukça etkili olduğunu ortaya koymaktadır. Gerekli durumlarda ilaç tedavisi ile birlikte uygulandığında başarı oranı daha da artmaktadır.
Ancak tedavide en kritik aşama, kişinin yaşadığı sorunun adını koyması ve bir uzmana başvurma cesareti göstermesidir.
OKB’li bireylerin yaşadıkları yalnızca "takıntı" olarak geçiştirildiğinde, hem kişi hem de çevresi bu bozukluğu ciddiye almayabilir. Oysa bu bozukluk, kişinin sosyal, mesleki ve kişisel işlevselliğini ciddi oranda etkileyebilir.
Bu yüzden ruh sağlığı konularında toplum olarak daha bilinçli ve duyarlı olmamız gerekiyor. "Temizlik hastası", "düzen manyağı" gibi ifadelerle kişileri etiketlemek yerine, yaşadıkları durumun bir psikolojik bozukluk olabileceğini fark etmeliyiz.
Unutmayalım: Herkesin zihninden istemsiz düşünceler geçebilir. Ancak bu düşünceler yaşam kalitesini düşürüyorsa, bir uzmana başvurmak en sağlıklı adımdır.
Ruh sağlığı, beden sağlığı kadar önemlidir. Takıntılarınız sizi yönetmeden, siz onlarla başa çıkmayı öğrenebilirsiniz.
Yorumlar
Kalan Karakter: