Baharda yağmurun yağması, ardından güneşin toprağı yalamasıyla toprak
kabarıyor ve milyarlarca bitki, ağaç, böcek bir anda nasıl canlanıyorsa aynı
bahar mevsiminde, özellikle gençler üzerinde gözle görülür biyolojik ve fiziki
değişmelere de sebep oluyor. Bu tespitimi, yarım asrını gençler arasında geçiren
biri olarak belirtiyorum.
Okulların disiplin kurulu tutanaklarını incelediğinizde bu tespitimin
doğruluğunu görebilirsiniz. Okullarda en çok disiplin vakaları nisan, mayıs ve
haziran aylarıdır.
Böyle bahar aylarından birinde bir öğle teneffüsü esnasında odamda
otururken nöbteçi öğretmen odama gelerek bir kız öğrenci ile bir erkek
öğrencinin dikkati çekecek şekilde okul bahçesinin bir köşesinde uygunsuz
şekilde oturduklarını söyledi. Yerimden kalkıp odanın penceresinden baktığımda
gerçekten kız ile erkek öğrencinin okul kurallarına uymayan bir şekilde okul
bahçesinin içindeki bir ağacın altında oturduklarını gördüm. Erkek öğrenci,
ellerini kız öğrencinin omzuna atmış; kız öğrenci de erkek öğrencinin omzuna
yaslanmış diğer öğrencilerin ve çevrenin dikkatini çekecek bir görünümdeydiler.
Odanın penceresini açıp o iki öğrenciye seslenerek yanıma gelmelerini
söyledim. Her iki öğrenci de çağrım üzerine odama geldiler. Kendilerine o
şekilde orada oturmalarının okul kurallarına uymadığını söyledim. Bu uyarım
karşısında kız öğrenci, ses çıkarmazken erkek öğrenci, kız öğrenci ile kardeş
gibi olduklarını, komşu çocukları olduklarını, beraber büyüdüklerini, beraber
ders çalıştıklarını, anne babalarının kendileri hakkında bilgi sahibi olduklarını
söyledi.
Ben de öğrencinin bu söylediklerine inandığımı, kendilerine saygı
duyduğumu; ancak okul içinde bu tür davranış içinde olmamaları gerektiğini
söylediğimde öğrenci: “Benim kötü kalpli olduğumu, kendileri hakkında
kötü düşünerek kendilerine haksızlık yaptığımı” söylemesin mi? Bu itham
üzerine çok canım sıkıldı ve çok sinirlendim. Kesin ve kararlı bir ifadeyle okul
müdürü olarak kendilerini bu davranışlarıdolayısıyla ikaz ettiğimi, durumdan
ailelerine de haber vereceğimi söyledim. Sonra da kendilerini bir daha bu
şekilde görmek istemediğimi hatırlatarak sınıflarına gönderdim.
Ben, öğrencilerin durumlarını ailelerine haber vermedim ve vermek niyetinde
de değildim. Bu olaydan birkaç gün sonra postadan bir mektup aldım. Mektubu
açtım: “Sayın Müdür” diye şahsıma yazılan bir mektup olduğunu gördüm.
Şahsıma yazılan mektubun metnini aşağıya aynen alıyorum.
“Sayın Müdür,
Geçen hafta liseniz öğrencilerinden kızım F. ile komşu
çocuğumuz A.yi öğle teneffüsünde okul bahçesinde ders
çalışırlarken odanıza çağırıp kızımın ve arkadaşının
onurunu incitici davranışlarda bulunduğunuz için sizi
kınıyorum. Lütfen, ufkunuzu genişletin. Gerici
düşüncelerle gençleri itham edip onların geleceğini
karartmayın ve üzmeyin. Şayet kızımı ikinci kez
üzdüğünüz takdirde sizi gerekli makamlara şikâyet
edeceğimin bilinmesini rica ederim. 14.05.1987 M.T”
Mektubu okur okumaz çok sinirlendim; ama yapmamam gereken bir şey
yaptım. Kalemi kâğıdı elime alıp bir mektup da ben yazdım.
“Sayın Veli,
Kızınızla, komşu çocuğunuz A. okul bahçesinde okul
kurallarına uymayan davranışlarından dolayı ikaz
edilmiştir. Benim düşüncelerim ve ufkum sizi
ilgilendirmez; ama sizin ufkunuz geniş ise gençlerin bu tür
davranışlarına evinizin bir odasında müsaade etmenizi
rica ederim.”
Öğrenci velisi, mürekkep yalamış oldukça çevresi olan bir şahısmış
mektubumdan son derece alınmış. Beni ilgili yenlere şikayete hazırlanırken,
konuyu o yıllarda lisemiz okul aile birliğinde çalışan komşusu Fatma Cider’e
anlatmış. Merhum Fatma Cider( rahmetli oldu) bu durumu bana intikal ettirdi.
Rahmetliye, velinin kızının durumunu : “Bana değil, olayı gören nöb.
öğretmene soralım! Ondan aldığın bilgiyi ailesine götür!” dedim. Rahmetli
aile birliği başkanı Fatma Cider’in verdiği bilgiye ve onun da ricası üzerine veli
beni şikâyetten vaz geçmiş. Ve ben de öğrenci velisi ile hiç karşılaşmadım.
Olay benim açımdan kapandı; ama aile açısından maalesef, kapanmadı. Bu
öğrenci, lise son sınıfta iken maalesef kardeş gibi büyüdükleri ve beraberce ders
çalıştıkları komşu çocuğundan (….) kaldı. Aile, utancından Manisa’yı terk etti.
Öğrenci velilerine seslenmek istiyorum. Elbette her anne-baba çocuğuna
inanacaktır ve inanmaya da devam etsinler; ama müdürlere ve öğretmenlere
inanın. Onlar hiçbir öğrencisinin yanlış yapmasını istemezler. Veliler
çocuklarının verdiği bilgileri doğru kabul edip, tek taraflı olarak hareket
ettiklerinde çok sevdikleri çocuklarını kaybedebilirler. Çocukları yüzünden
anne-babaların eğilen başlarını, hiçbir vinç yukarı kaldıramaz. Lütfen,
çocuklarınıza olan sevginiz, gözünüzü ve aklınızı perdelemesin.
Kur’an-ı Kerim’in İsra/37 de:” Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına
düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül bunların hepsi ondan ( yaptığınızdan)
sorumludur. Şura/30. : “Başınıza gelen iyilikler Allah’tandır, kötülükler de
kendi ellerinizle yaptıklarınızdandır.” buyruluyor. Rabbimin bu buyruklarına
kulak asmayan kardeşlerimin sonucunu, cezaevlerinde göz yaşı döken
kardeşlerimin pişmanlıklarına şahit olduğumda içim sızlıyor.
Çoğu kez anne-babaların merhameti çocuklarını yanlışa götürmektedir.
Yanlışa düştükten sonra “Ben nerede hata yaptım?” diye çırpınmanın bir yararı
olmadığını her gün etrafımızda ve ekranlarda görmekteyiz. ( İbretli Yaşanmış
Anılarla OKUL MÜDÜRÜNÜN GÜNLÜĞÜNDEN adlı kitabımdan.
İsteyenler www.kadirkeskin.net ve [email protected] dan temin
edebilirler.)
Not: Bizim kuşağın idarecilerinden efendi, nezaketli, işinin ehli,
deneyimli, başarılı idareci Şehzadeler Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
Müdürü hemşerim Sayın Hüseyin SALAR beyefendiyi makamında ziyaret
ederek yeni çıkan kitaplarımı takdim edip, başarı dileklerimi sundum.