Eşeğin biri kuyuya düşmüş. Neye düşer nasıl düşer, sormayın düşmüş işte. Düştüğü kuyu bir kör kuyu idi ağzı tahtalarla kaplanmıştı. Üzerine de toprak dökülmüştü. Zamanla tahtalar çürüdü, zayıfladı, toprak üzerindeki otları yemek isteyen eşeğin ağırlığını çekemedi. Ve kuyu, paldır küldür eşeği kör yuttu. Hayvancık saatlerce acı içinde kıvrandı, bağırdı, ayıptır kendi diliyle anırdı. Sesini duyan sahibi gelip baktı ki vaziyet kötü. Zavallı eşek sahibine, melul melül, mahzun bakıyor, çaresizce bakınıyordu. Üstelik de yaralanmış. Karşılaştığı bu durum da eşeği kadar kendini de zavallı hisseden adamcağız, köylüleri yardıma çağırdı. “ Ne etsek, ne yapsak, nasıl çıkarsak?” soruları havada kaldı.
Sonunda hep beraber karar verildi ki, kurtarmak için çalışmaya değmez. Tek çare kuyuyu toprakla örtmek. Hep berber ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun etrafındaki toprakları kuyunun içine atmaya başladılar. Zavallı hayvan üzerine gelen toprakları her seferinde silkinerek altına aldı ve dibe döktü. Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükseldi ve sonunda yukarıya kadar çıkmış oldu. Köylünün ise ağzı açık kaldı sahibi de çok sevindi.
Hayat dümdüz bir yol değildir. Bu yol, taşlı, çakıllı, çukurlu bir yoldur. Hayat yolunun inişi ve çıkışları vardır. Bu yol üzerinde büyüklüğü belli olmayan çakıllar,taşlar, derinliği belli olmayan çukurlar vardır. Hayat yolunda yürürken ayağımızın taşa takılmaması, çukurlara düşüp sekmemiz mümkün değildir. Hayat, zaman zaman bizim üzerimize de abanır. Bazen üzerimize toprak atıp gömmek isteyenlerle, yolumuza taş dizip düşürmek isteyenler olabilir ve oluyor da. Bunun en büyük müşahhas örneklerini siyasetle uğraşan dostlarımızla, birbirini surete seven bürokraside görüyoruz. Ayağımıza taş takıldığımda veya çukura düştüğünde engellerle ve engeli koyanlarla baş etmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, aydınlığa adım atmaktır, kör kuyuda olsak bile.
Bu konuda en büyük yardımı dayı amcadan değil, Rabbimizden alacağız.. Sözün doğrusunu buyuran Rabbemiz: Enam- 17 “ Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa , O azabı Allah’tan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dokundurursa ( onu engelleyecek yoktur). O, her şeye gücü yetendir.”
Hud -107: “ Eğer Allah, sana bir zarar dokundurursa onu , ondan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır isterse onun lütfunu geri çevirecek yoktur. Allah hayrını kullarından dilediğine verir. O, bağışlayan ve esirgeyendir.
Bakara- 216:” …. Olur ki hoşunuza gitmeyen şey, sizin için hayırdır. Ve yine olur ki sevdiğiniz şey sizin için şer olur. Allah bilir siz bilmezsiniz”
Umut insanın en büyük hazinesidir. Umudunu kaybeden yaşama azmini de kaybeder. İnsan kırk gün aç, dört gün susuz, dört dakika havasız yaşayabilirmiş ama dört saniye umutsuz yaşayamazmış. Nitekim intiharların son dört saniyede olduğu söyleniyor. Yukarıdaki Rabbimizin buyruklarına inanan insan, düştüğü çukurun derinliği ne olursa olsun , eğer Allah’ın verdiği en büyük nimeti aklını kullanırsa hiç umudunu kaybeder mi? Allah insanı ilelebet kötü günlerle imtihan etmez. Allah’ın insana verdiği iyilikler, başına gelen sıkıntılardan daha çoktur. Ama insan bir sıkıntıyla karşılaştığında Allah’ın verdiği onca iyilikleri unutur, başına gelen sıkıntıdan dolayı başlar şikayete: Allah insanın üzerine bir kapı kapatmışsa arkasından açılacak yeni kapılara inanmalı ve iman etmeli.
Allah bizi hem bollukla, hem de darlıkla da imtihan eder. Bu konuda başkalarını değil, kendi hayatını göze alsa, şikayet yerine şükreder. Yukarıda da arz ettiğim gibi Allah insanı ilelebet sıkıntılarla imtihan etmez. Sıkıntı ve üzüntüler birer uyarıdır. Bu uyarıları dikkate alır, aklını doğru yolda kullanırsa sonunda mutlaka Rabbim yeni kapılar açar. Bu konuda kendimden bir paylaşımı yaparak konunun daha iyi anlaşılmasını sizlere arz etmek istiyorum
Malum 28 Şubatta Türkiye’de sadece ve sadece “ UYURMA” ile görevden alınan bir idareciyim. O günlerde Adalet bakanlığının önemli bir mevkiinde görevli bir yakınım, dosyamı takip etmek üzere dosyayı takip eden sınıf arkadaşı Hakim beyin yanına gittiğinde ” Aman (……)bey, bu dosyaya yaklaşma sonra seni de yakar , beni de yakar” diyerek dosyamı o günün behrinde üst seviyede bir siyasi tarafından takip edildiğini bizzat yakınıma söylemiş, O günlerde Allah bana Manisa Lisesi’nin kapısını kapattı ama ülkemizde bütün liselerin kapısının yanınd, üniversitelerin ve cezaevlerin kapısını bile açtı.
Allah var keder yoktur.www.kadirkeskin.net
Yorumlar
Kalan Karakter: