Bazen bir durup soluk almak ister insan... Bu dar-ı dünyada bir nefeslik huzur, bir yoldaş, iki kelâm edecek bir beşer arar. İki kelâm yahu! Diliniz aşınmaz vallahi. Belki bir "İyi misin?", bir "Senin için aldım"... Küçücük bir "Buradayım" hissi, insanı topyekûn soluklandırabilir. Kalabalığın tam ortasında ne çok yalnız kaldı insan. İlk defa bu denli yara aldı; kendinden uzak, ruhuna yabancı hâle geldi.
İyi olmadığını o kadar çok haykırmış ki… Ama biz sağır, biz meşgul, biz bîgâne… Oysa bazı suskunluklar, kelimelerden daha gür haykırır. Ve biz, susanlara bakıp “iyi” sandık. O oturdu, sustu, bekledi. Sonra bir gün ansızın gitti… Sahi, ne vakit bu kadar hissiz, bu kadar maksatsız birer varlık olduk? Yaradan’ın muhabbetiyle donanmış olarak geldiğimiz bu dünyada, nasıl bu denli sevgisizleşebildik? Hem de bu kadar hoyrat, bu kadar pervasızca.
Şahsım adına çok düşündüm. Etrafa bakındım, kendi içime döndüm. Ve dedim ki: “Sen en çok sana lâzımsın.” O kadar basit meseleleri bile aşamaz hâle gelmişiz ki… Ne paranın ne de insanın fayda ettiği bir devrin tam ortasındayız. Kimi içten içe eriyor, kimi ise iki fotoğraf karesine sığıyor. Bu kadar mı zordu tebessüm etmek? İçten bir "Nasılsın?" demek bu kadar mı ağır geldi bize?
Ben en çok en güzel gülenlerin yarasına şahidim. Zira en derin yarayı taşıyan, en zarif tebessümü takınır çoğu zaman. Ne desek beyhude şimdi, değil mi? Bunları bir nutuk atmak için değil, bizzat kendimden yola çıkarak yazıyorum. Konuşacak kimsen kalmıyor bazen. Ortak mevzular dışında bir kelime paylaşamayınca, uzaklaşmaya başlıyorsun. Her gün biraz daha fazla anlıyorsun ki, çok sevmek değil; anlaşılmak esas mesele.
Sena, bir paylaşımında demiş ki: “Sabret kalbim, yakında evimizde olacağız.” Ve bu cümleden kısa bir zaman sonra, dünyadan göç etti. Ne vakit bu denli sessizleştiğini, ne zaman umudunu yitirdiğini kimse fark etmedi. Zira merak artık insanlara lüks gelmeye başladı. Oysa merak, sevgiden de güçlü bir bağdır. Sahi, bugün bizi merak edecek kaç kişi var?
Birbirinize ev olamayacağınız insanları hayatınıza misafir etmeyin. Zira insanın içinde ev hissi uyanmadığı yerde huzur da yeşermez. Bazı kelimeler vardır, ruha şifa gibidir. Bazı cümleler vardır, nefes olur. Bugün, birine sadece "Buradayım" demek bile bir ömrü kurtarabilir.
Sena Düzgün'ün vedası, sadece bir kişinin değil; aslında hepimizin yavaş yavaş kaybettiği o ince ruhun çığlığıydı. Bu yazı, onun ardından değil sadece; hâlâ sessizce haykıran herkes için bir ses olabilmek içindir. Çünkü her yalnızlık sessiz başlar. Ve her vedanın gerisinde görülmemiş, duyulmamış bir yürek vardır.
Bugün birini gerçekten dinle. Lafını değil, kalbini. Belki bir tek cümle yeter
: “Buradayım.”
Yorumlar
Kalan Karakter: