Modern Tıp İnsanlığa Savaş mı Açtı.?
Modern Tıbbın Kayıp Vicdanı Üzerine;
Beyaz önlük, artık Hipokrat’ın değil, Rockefeller’ın sembolü gibi oldu.!
Steteskop, bir zamanlar güvenin, vicdanın ve tedavinin sembolüydü. Bugün ise, bazı ellerde ilaç tekellerinin reçete kalemine dönüşmüş gibi görünüyor.
Bu bir iddia değil, kanıtlarla ve rakamlarla desteklenen korkunç bir gerçektir..
Sektörde neler döndüğü ile alakalı bir kanıt görmek isterseniz Prof. Dr. Cankat Tolunay'ın şu yazısına bakmanızı önemle tavsiye ederim;
Modern tıbbın merkezleri ve sarayları olması gereken hastaneler, artık bir ticarethaneye dönüşmesi dışında sanki birer “ölüm kampınada” dönüştüyse eğer, bunun bir sebebide prim-performans sistemi ile doktor ve hemşirelerin düşürüldüğü durum ve tabiki bazı doktor ve hemşirelerin Vicdan Yokluğudur.!
Bakın vermiş olduğum videonun başlangıcında Dr. Murat KINIKOĞLU bazı bilimsel veriler veriyor ve buna göre; "tıbbi hataların, ABD'de kanser ve kalp hastalıklarından sonra üçüncü en büyük ölüm nedeni olduğunu" belirtiyor. Ayrıca, "her yıl 251 bin kişinin önlenebilir tıbbi hatalar nedeniyle hayatını kaybettiğini ve 12 bin kişinin ise gereksiz cerrahi operasyonlarla yaşamını yitirdiği" vurguluyor..
Bir zamanlar Covid’in o karanlık koridorlarında, yoğun bakımdaki her bir hasta başı için ödenen 666 TL’lik o karanlık prim bir rakamdan çok daha fazlasıydı.! Çünkü bu, hakikatte hastaların üzerinden haksız pirim kazanmak olacağı gibi hem şeytani bir muhasebenin ayini ve hem de bu tiyatroyu sürdürerek doktor-hemşire ve hastaneleri de buna alet etmek içinde gerekliydi.. Bir çoğu bunun farkında bile değildi tabiki..
İşte o karanlık dönemde Şifa dağıtması gereken eller, maalesef birer kâr makinesine dönüşmüş ve primleri cebine indirmekle meşguldü..
“Önce zarar verme” kaidesi ise “önce paranı kazan, cebine koy, gerisini boşver..” menfaatine yenik düşmüştü.
Performans Primi adı altında sunulan o teşvikler, mesleki onuru bir meta haline getirmişti..
Hekimlik, acaba "Hipokrat'ın tavsiyesi"ni mi uyguluyordu.? Hipokrat neyi tavsiye etmişti.? Hipokrat yeminine ne olmuştu.? Hipokrat, insanların ölümüne alet-aparat olunmasını, insanların o hasta-perişan hallerinden istifade edilip gereksiz şekilde ve ilk fırsatta yoğun bakıma alınıp-tutulup bunun üzerinden prim-performans alınarak rant sağlanmasını ve kirli bir çarka alet olunmasını mı emretmişti.?
Bakın yine aynı Videoda Dr. Murat KINIKOĞLU, geçmişte "İTrail'deki doktorların grevi sırasında ölüm oranlarının düşmesini ve yine Harvard Üniversitesi'nin kardiyologların kongrede olduğu bir dönemde kalp hastalarındaki ölüm oranının daha düşük olduğunu gösteren çalışmayı" hayretle ve çarpıcı bir sekilde anlatılıyor.
Bu durumun ise "tıbbın aşırı kullanımı (gereksiz anjiyografi, stent, ameliyatlar nedeniyle gerçekleştiğini" belirtiyor.
Ve devam ediyor konuşmasına; "ABD de her yıl 199 bin kişinin doktorların bizzat reçete ettiği ilaçların yan etkileri nedeniyle hayatını kaybettiği bilgisini verip Ayrıca, bir ankete göre doktorların beşte birinin gereksiz yere işlem yaptığını kabul ettiğini" belirtiyor..
Bunlar korkunç rakamlar tabiki fakat ben bu rakamlarada çok inanmıyorum.. Bu rakamların aslında çok daha fazla olduğuna inanıyor sadece doktorların bu büyük itirafı yapmaktan çekindikleri için rakamın beşte bir de kaldığını düşünüyorum..
Bunlar bilinen ve kayda sokulan istatislik ölüm rakamlarıdır.
Ya bilinmeyen ve kayda girmeyenlet.?
Takdir edilecektir bu tarz meselelerde Toplumsal Bir İnfial Olmaması İçin bir çok bilgi saklanabiliyor ya da kısıtlanabiliyor..
Devam.. Gelelim bugüne;
Hiçbir risk faktörü taşımayan yeni doğmuş bir bebeğin topuğuna, ortada hiç bir klinik bulgu yokken, ZAN ve VEHİM İLE ve bir kâr hırsıyla batırılan iğne BİLİM filan değildir ve olamaz.! HAKİKATTE ise bir suçtur ve kanunca da suç sayılmalıdır.!
Basit ve BİLİM zannedilerek verilen o "küçük bir damla kan" aslında bir bebeğin geleceği için yazılan kirli bir senaryoya dönüşürken, bilimde bu sırada kapitalizminin o pis ve kâr kokan köleliğini yapıyorsa eğer, bu Bilimde değil, şifa da değil, bir insanlık suçu olmalıdır.!
Çünkü PCR ile ve Genel Tarama Testleri maskesi altında açılan o kapı ile ilaç şirketlerinin elinde acı çeken ve gelecekleri kararan o çocuklar, sadece ADALETİ hak etmiyorlar, aynı zamanda kaybettikleri gelecekleri ve sağlıkları içinde ömür boyu kendilerini koruyacak ve yetecek kadar tazminatları da hak ediyorlar.
Aşıların otizme yol açması güya tartışmalı bir meseleymiş gibi gösterilmeye çalışılmasına rağmen ve bu tartışma o sözde bilimsel verilerin gölgesinde sürerken, asıl veçhesiyle, uygulama ve gözlemlerle ise bunun TARTIŞMA değil, bir HAKİKAT olduğu ve bir insanlık suçu olması gerektiği hemen anlaşılacaktır..
Bakın daha yeni, bir kaç gün önce ABD başkanı Donald Trump, ABD sağlık bakanı Robert F. Kennedy Jr. ve daha başka yetkililerinde katıldığı bir basın toplantısında aşılar ve otizm hakkında inanılmaz şeyler söyledi.. Resmen bombaladı..
Amerika başkanı; Otizim oranlarının artışını "korkunç bir kriz olarak" değerlendiriyor.. Otizmin görülme sıklığının "20.000 de birden, erkek bebeklerde 12 de bire kadar yükseldiğini" belirtiyor. Evet yanlış okumadınız.!
Ve Donald Trump aşılarla ilgili olarak " hiç aşı yaptırmayan" ve "hiç bir hap kullanmayan" bazı insan gruplarında "otizmin nerede ise hiç olmadığını" söylüyor.. Ve gruplara örnek olarakda Amerikan yerli halkı AMİŞLERİ gösteriyor..
Trump bombalamaya devam ediyor ve; "Karma aşılar yerine aşıların ayrı ayrı yapılmasını" öneriyor ve bunun "daha güvenli olduğunu" söylüyor..
"Bebeklere tek seferde çok sayıda ve yüksek doz aşı yapılmasınıda" eleştirerek "aşıların daha küçük dozlarda yapılmasını" tavsiye ederek ayrıca "aşılardan civa ve aliminyumum çıkarılması gerektiğini" belirtiyor..
Bebeklere aşı sonrası ağrı kesici olarak "Tylenol" verilesine de karşı çıkıyor.
Yani kısaca; Trump ve ekibi "Otizmin YAPAY olarak tetiklenip başlatıldığını" iddia ediyor..
Ve Donald Trump konuşmasında belki hiç unutmayacağımız bomba bir benzetme de yaparak diyor ki; "O kadar çok şeyi o güzelim minik bebeklere pompalıyorlar ki, bu bir utanç. Çok kötü olduğunu düşünüyorum.. Sanki bir ata pompalıyorlarmış gibi görünüyor..(yani ancak iri cüsseli bir hayvana yapılması gereken..)
"Küçücük, narin bir çocuğunuz var ve bir sürü 80 farklı aşı karışımını ona pompalıyorlar."
Yani özetle; Trump demiş oluyor ki; "İri cüsseli bir Ata enjekte eder gibi bebeklere ve çocuklara 80 doş aşı uyguluyorsunuz.." BU DOĞRU OLAMAZ..
Ve, "bu aşılarla neslimizi bozuyorsunuz, yok ediyorsunuz" demeye getiriyor..
Evet dostlar Trump bu videoda resmen coşuyor ve bu kunuda içindekileri kusup açıkça bombalıyor..
Bu ifşaların siyasi bir yönü, boyutu var mıdır.? Onu bilmem, olabilir tabiki.. Sonuçta bu insanlar politikacı.. Her bir meselede POLİTİK konuşabilirler.. Fakat ben şimdilik bu açıklamaların ZAHİRİNE bakma taraftarıyım..
Toparlamak gerekirse; Maalesef bizleri "Bilim, Bilim, İlla da Bilim, ama önce Bilim efemdim, Bilimsel çalışmalar " diye-diye aldattılar.!
Aşılar konusunda BİLİM'in geldiği yer ortadadır.. Çıkan sonuç ise tam bir rezalettir.!
Açıkçası ben "bilimsel veri" diye bizlere sunulanların artık kesinlikle doğru olduğuna inanmıyorum.. Bu konuda aldatıldığımızı, verilerinde manipüle edildiğini düşünüyorum..
Zaten bir çok güya bilimsel çalışmanında aslında dev ilaç kartellerince yaptırılıp ama sobete edildiğine, gerçek verilerin ise saklandığına inanıyorum..
Aşılar konusunda; ne tür aşı olursa olsun, aşıyı yiyenlerin perişan olduğunu görüyorum.. Bir çok hastalığa yakalanıyorlar.. İnsanlar hayatlarında hiç yaşamadıkları sorunlarla boğuşuyorlar.. Aşıların üreme sistemini bile etkilediği artık deşifre oldu bence.. Artık mızrak çuvala sığmıyor.! Doğum oranları Türkiye dahil hızla düşüyor.. Bir çok ülke alarm verdi.. Recep Tayyip Erdoğan dahi bir kaç ay önce doğum hızının kritik seviyenin bile altına düştüğünü itiraf etmek zorunda kaldı.. Durum son derece vahimdir... Nerede aşılama var orada büyük bir problem var, hastalık var, dert var, doğum oranlarının hızla düşmesi var..
Mesela ben kendim kaç tane erkekten, (yaklaşık 7-8 kişiden) covid aşılarını yedikten sonra cinsel performanslarının çok ama çok düştüğünü bizzat duydum..
İşte Amerika son durum böyle olup işleyen doğru bir sağlık sistemi ve mekanizmasıda yok iken, maalesef ki ülkemizde de durum hiç farklı değildir.!
Ortada doğru işleyen ve güvenilir bir sağlık sistemide, politikalarıda yoktur.!
Türk sağlık sistemi, Dünya Bankası bünyesi altında ki DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) güdümünde ve kontrolündedir.! Yapılan özel anlaşmalarla DSÖ politikaları ülkemizde uygulanmaktadır..
Genel Tarama Testleri maskesi altında yapılan Topuk Kanı alımlarıda, sonra bebeklik ve çocikluk aşılarıda işte bu politikalar neticesindedir.!
Ve Topuk Kanı uygulaması ile alınan o beklerin kanı ve verileri yurt dışı ile paylaşılmaktadır.. Bu ise asla kabul edilebilecek bir şey değildir.. Dr. Savan GÜNAY ölmeden öncede bunu açıklamıştı zaten..
Aşılar ve içerikleri artık deşifre olnuştur..
Aşılar insanlığın kurtuluşu bir tarafa insanlığın başına bela olmuştur..
Covit tiyatrosunda ortaya çıkan sonuç ve insanların perişaniyeti ortadadır..
İnsanlık, bu aşılardan kurtulmadığı müddetçe asla rahat edemeyecektir..
Aşısız çocuklar iki kere iki DÖRT EDER kat'iyetinde daha sağlıklıdır.!
Bilim maskesi altındaki yanıltıcı verilerin ise zannımca bir ehemmiyeti yoktur.. Sonuçlar ve gözlemler ortadadır.. Bu güneş gibi zahir, gündüz gibi net bir hakikattir.!
Aşı olan çocuklar sık sık hasta olmakta, bir çok problemle boğuşmakta, sık sık ateşlenmekte, havaleler geçirmekte, bağışıklık sistemi çok zayıf kalmakta ve çocuklar otizmli vs. olmaktadır..
Aşı olmayan çocuklar ise çok sağlıklı büyümekte, emsallerinden ortalama 1 yıl önde gitmekte, böylece ailelerine de bu dünyada sanki cennetten bir nümune ve mutluluk yaşatmaktadırlar..
Olay o derece patlamıştır ki, Mesela Amerikanın Florida eyaleti tüm aşı zorunluklarını kaldırmıştır.!
Ülkemizde bu Aşı ve Topuk Kanı baskısına derhal son verilmelidir..
Bu gidiş hiç iyi bir gidiş değildir..
Bu devlet vatandaşının, RAİYETİNİN hakkını, hukukunz, sağlığını korumak zorundadır.!
Bu devlet olmanın bir gereğidir..
Fakat ülkemizde Aşı Ve Topuk Kanı baskısı, zorbalığı, insanlara çektirilen eziyetler belki arş-ı alayı titretecek seviyeye ulaşmıştır..
Gazzede yüzbinlerce bebek-çocuk öldürülürken ülkemizde Aşı ve Topuk Kanı baskısıyla binlerce bebek hastalanmakda, ateşlenmekte, havaleler geçirmekte, otizmli olmakta ve ölmektedir..
Bu durumun, aşı hasarlarının ve Topuk Kanı alımıyla başlayıp SAHTE POZİTİFLERLE neticelenen ve de müthiş, devasa bir RANT'a dönen hakikatin artıl saklanacak hiç bir tarafı kalmamıştır..
Devlet, devletliğini göstermeli, bu zulmü sonlandırmalı, bu Çarkı ve Rant'ı bitirmeli, Topuk Kanı sahtekarlığını sonlandırmalı ve vatandaşı ile barışmalıdır.!
Maalesef mevcut sağlık sisteminde doktorlarada “tedavi etmek” değil, “tıbbi klavuzları takip etmek ve onları pazarlamak” öğretilmektedir.. Bir çoğunun aleminde gerçek ve doğal bir tedavi yoktur.! İlaçlar vardır, ameliyatlar vardır, sahte test ve tahliller, performans primleri vardır.! Kısaca Modern Tıp diye pazarlanan bana göre ise cahiliye tıbbının dayattığı bir çok şey vardır. Bu sistem değişmelidir.. Devlet, kendinide, RAİYETİNİDE bz durumdan acilen kurtarmalıdır.. Ayrıca arka planda ve hakikatte SGK da soyulmaktadır..
Performans Primi adı altında sunulan o teşvikler, maalesef ki mesleki onuruda bir meta haline getirmektedir.
Mesela Aşılama Oranlarına Bağlı Ödemeler, bence tarihin gördüğü en organize ihanetlerden biridir.
Tıp sektöründe Para Sevgisi, her türlü kötülüğün kökü olmuştur. Bu sevgi uğruna dünyada binlerce, on binlerce, belkide yüzbinlerce ne hipokrat yeminleri, ne onurlar satılmıştır..
Tıbbın namusu ise; Etttikleri yemin ve hastaya ihanet etmemeleri, hastalığı haksız bir rant kapısına dönüştürmemeleridir..
Yeminini, Namusunu ve Onurunu satmayanlara ise selam olsun...
Daha önce yazdığım gibi, bu sistemin en karanlık sırrı, bebeklerin topuklarından alınan o masum kanda yatmaktadır..
O kan, acaba sıradan bir test için midir.? Yoksa peşinde koşulan, paha biçilemez bir “hazine” için midir.?
Bu soru iyice sorgulanmalıdır..
İşte bazı Vicdansızlar, bu hazinenin peşinde olup bu rant ile Porsche’lerini yıkayıp ultra lüks bir hayat yaşarken, arkalarında ise geleceği karartılmış binlerce bebek ve aile bıırakmaktadır.
Daha önceki bir yazımda da genişçe ifade ettiğim üzere, “PCR yalanı” ile sağlıklı bebekler bile hasta ilan edilmektedir.!
Bu, tarihin gördüğü en büyük komplolarından biridir.. Bizlere KOMPLOCU diyenler sakın kendileri çok daha büyük bir komplonun alet-edavatı olmasın.!
Bir başka köşe yazımda ise "Klinik yok, teşhis var, hasta yok, tedavi var.!" dediğim noktalardan biri tam da burasıdır..
Ortada tedavi edilecek bir hastalık yoktur ama satılacak bir çok ilaç vardır..
Hipokrat Yemini'ni eden hekimler, artık bu sistemin bir parçası olmaktan kurtulmalıdır. Onlar, şifa dağıtan eller olarak, bu karanlık oyunun bir parçası olmamalıdır.! Çünkü onlar, Hipokrat'ın gerçek varisleridir ve Hipokrat'ın emri, ölüm değil, şifa dağıtmaktır.
Tıbbın babası kabul edilen Hipokrat’ın dediği gibi; "Besininiz ilacınız, ilacınız besininiz olsun"
Fakat maalesef insanlara verilen bir çok, hatta torba torba ve ömür boyu kullanılması gerektiği söylenen o ilaçlar, insanların besini--gıdası haline dönüşmüş durumdadır.!
Tabiki insan tam burada sormadanda edemiyor; Acaba
"TIP TİCARET Mİ.?" diye..
Kısaca; Hipokratın dediği işte o büyük söz ve kaide nere, gelinen ve düşülen şu hazin durum nere..
Pardon ama sizler hala işte şu Modern Tıbbı mı savunuyordunuz.?
Dr. Murat KINIKOĞLU da Videosunda bu konuda çok mühim şeyler söyleyip "kronik hastalıkların (diyabet, tansiyon, obezite gibi..) büyük ölçüde yaşam tarzı değişiklikleriyle önlenebileceğini belirtiyor ve kalp hastası olmamak, başarılı bir bypass operasyonu geçirmekten daha iyidir" diyip bomba bir final yapıyor.!
Benim son sözüm ise, o duru ve vicdanlı hekimlere. Bu karanlık sisteme bir dişli olmayı reddedenlere;
Onlar biliyor ki, reçeteye yazılan ilaçlar hakiki ve fıtri bir ilaç değil, çoğu zaman insanlığa yazılan bir beladır ve ilaçlara bir mahkumiyettir..
Sağlık sistemi ve politikaları hakikatte ÇÖKMÜŞTÜR, iflas etmiştir.! Hatta millet için artık bir tehdit ve tehlike haline dönüşmüştür.!
Bu sistem gerçek olarakda yıkılmaya mahkumdur. Çünkü bir takım güçler her şeyi satın alabileceklerini sanıyorlar. İnsanlığa, fıtrata ve nüfusa ise savaş açmış gözüküyorlar sanki.!
Ama satın alamayacakları şeyler ve değerler olan; gerçek şifa, gerçek merhamet ve nihai adalet'e bir gün mutlaka tam mağlup olacaklar.!
Ama bu arada itibarları da yerle bir olacak.. Aldıkları vebalin ve düştükleri günahın mahiyetini--derecesini ise yalnız Allah biliyor.. Bununla ise ahirette mutlaka yüzleşecekler..
Bizlerin Umudu ise, o beyaz önlüğün altındaki yüreği hala beyaz kalanlarda.. Bunun için bedel ödeyenlerde.! Bu kirli çarka olmayı reddedip mücadele edenlerde..
Onlara selam olsun..
Onlar bütün bir insanlığın, beyaz yakalı doktorlar ve hemşireler eliyle tuzağa düşürülmesine izin vermemeli, buna alet ve aparat, bu çarka bir dişli olmamalıdır.!
Selam, Dua ve Hürmet ile..
Yorumlar
Kalan Karakter: