FITRAT YIKIMI VE İTİKAT ZEHİRİ.!
Bir önceki yazımızda; "Çağımızın Lawrence’i mi? Aşı Zehrine Nimet Diyen Hoca Kim?" başlığı altında, Nurettin Yıldız hoca'nın (!) modern tıp maskesi altında yapılan ihanet projelerini öngöremeyip nasıl "Nimet Fetvaları" verdiğini, böylece aslında fıtratın tahribine fetva vermiş olduğunu gözler önüne sermeye çalışmıştık.
Bu zatın 6 yaş çocuk masumiyetine NİKAH kapısı açan fetvası ile o AŞI zehrine "NİMET" demesi arasında kurduğumuz o dehşet verici bağlantı, fıtratı hedef alan küresel bir projenin hizmetkârlığını işaret ediyordu sanki.
Bugün ise, o tehlikeli ve isabetsiz görüşlere sahip, NEYİ, NEREDE, NASIL, NE KADAR KONUŞACAĞINI bilmeyen bu Hoca’nın , fitne fermanını nasıl bir adım daha ileri taşıdığını konuşacağız.
Maalesef uzun süredir kendisinin hedefinde; asırlardır Ümmetin manevi direkleri olan Ehl-i Sünnet İtikadı ve Köklü İbadet Hayatımız vardır!
Bu zat, sadece bedenlerimize zehir enjekte etmeyi kolaylaştırmakla kalmadı, ruhlarımızı da Selefî/Vehhabî zehriyle ifsat etmeye kalkışmaya devam ediyor.
Gelin bugün bazı zayıf insanların aklını ve vicdanını kemiren şu üç sapkın iddiayı, İslami ilimlerin ve delillerin ışığında onun yüzüne çarpalım!
FITRATIN YIKIMI VE İTİKAT ZEHİRİ.! NURETTİN YILDIZ'IN TEZATLARI..
Bizler asla unutmadık ve inşaAllah unutmayacağız Ey Hoca.! Pek çok itikadi çelişkilerinizden önce, sizin FITRATIN tam kalbine saplanan o aşı zehrine "NİMET" diyen fetvanızı ve 6 yaşındaki çocuk masumiyeti hedef alan yine o sözlerinizi unutmadık ve unutmayacağız!
Sizin FETVA verdiğiniz o aşılar, sadece kimyasal ve zehirli maddelerle değil; aynı zamanda Haram içeriklerle (domuz, maymun, fetüs katkıları, kan vs.) ve bilinçaltında 'Domuzlaşma/Maymunlaşma' temayülünü tetikleyen manevi kirlerle doldurulmuştu.. Hatta bunu itiraf eden yani KALICI KİŞİLİK DEĞİŞİKLİĞİNE SEBEB OLDUĞUNU SÖYLEYEN bilim adamlarıde oldu..
Sizin fıtrata ve bedene karşı gösterdiğiniz o lakaytlık, uzun zamandır itikada karşı gösterdiğiniz lakaytlıklığa çok benziyor..
Önce bedeni ve fıtratı zehirleyenlere yol açtınız, milleti ve çocukları perişan ettiniz, özür bile dilemeyip üzerine yattınız, şimdi de asırlık Ehl-i Sünnet itikadını zehirleyerek o LAWRENCE VÂRİ misyonu tamamlamaya çalışıyorsunuz sanki.!
NURETTIN YILDIZ'DAN DARBELER.!
Birinci Darbe; Kandil kutlamak ve Mevlid Düşmanlığı – Hristiyan Kıyası Kimin Hadli?
Nurettin Yıldız diyor ki: "Mevlid okumak, hatim okumak, böyle bir şey yok. Ölüye Kur’an okunmaz, yasin okunmaz. Sahabe böyle bir açıkgözlük yapmadı. Mevlit kutlamak diye bir şey yok, hıristiyanlar 2000 senedir İsa’nın doğumunu kutluyorlar, gavurluktan başka hiçbir şeyleri artmadı”
Evet yanlış okumadınız, Mevlid kutlayan Müslümanları absürt bir şekilde Hristiyanlara benzetiyor ve diyor ki; "Noel kutlamak onların Gâvurluklarından başka bir şeyleri artmadı."
EY HOCA, KİMİN HADDİNE BÖYLE KONUŞMAK?
Bu üslup, 1,5 milyarlık Ümmet-i Muhammed’in asırlardır sürdürdüğü o manevi coşkuya, özleme ve Peygamber Aşkına yapılan açık bir saldırı değil mi.?
TEHLİKELİ KIYASINIZ; Sizin bu yüzeysel "bid'at" tanımınız, dört büyük mezhebin imamlarını dahi aşan bir ilmi mi temsil ediyor acaba? Sahâbe Devri'nde camilerde minare mi vardı? Bizdeki gibi klasik Medrese binaları mı vardı? Dört mezhebin oluşumu dahi sonradan değil midir? Sizin bu kuralınızla, bırakın Kandilleri ve kandil kutlamayı neredeyse bugünkü İslami kurumların yarısı belki "bid’at" damgası yer!
Hem resululullah (s.a.v) döneminde hacca, umreye genelde DEVE İLE GİDİLİYORDU.! At bile çok azdı.. Hac ve Umre ise bir ibadettir.. Ne yani sizin mantığınıza göre şimdi hac ve umre ibadetine uçakla değilde DEVE ile mi gidelim.? Hani SONRADAN çıktı ya UÇAKLAR.! Sonradan çıkan şeyleri hemen Bid'at olan nitelendiriyorsunuz ya.!
İMAN ZAAFİYETİ Mİ, CEHALET Mİ.?
Ümmetin en büyük hassasiyeti olan Peygamber sevgisinin tezahürünü, kâfirlerin batıl ameline benzetmekte neyin nesi.böyle? Bu ne iğrenç bir benzetme.. Bu benzetme ile kalbinizdeki Peygamber sevgisini mi sorgulatmaktasınız bizlere? Yoksa milleti o rahmet peygamberinin sevgisinden mi SOĞUTMAKTASINIZ.?
Hem kutlamaların asıl gayesi, bir doğum günü partisi değildir.! "Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik" (Enbiya 107) ayetine şükran borcumuzu eda etmektir!
Ama sizin bu saçma sapan ve mantıksız kıyasınız, Ehl-i Sünnet’in İmam-ı Azam, İmam Şafii gibi büyüklerinin bile kabul edip müstehap saydığı bir coşkuya dil uzatmaktır! Bizlerin ise o kutlu doğumla ve efendimize (s.a.v) olan bağlılığımızla ona daha fazla salavat çekmemize yani aslında ona daha fazla selam ve dua edip bereketler isteyip bağlılıklar bildirmemize ENGEL OLMAKTIR.! Siz işte buna yani salatu selam'a engel oluyorsunuz..
TESLİS mi, TEVHİD mi.?
Ey Nurettin Yıldız!
Siz nasıl bir adamsınız, nasıl bir HOCASINIZ böyle.? Acaba gerçekten HOCA (!) mısınız?
Sizin bu SIĞ mukayeseniz, Tevhid ile Teslis'i, Nur ile zulmeti kıyaslamak değil midir?
Çünkü Hristiyanlığın temeli üçleme (Teslis) inancıdır; oysa bizim kutladığımız doğum, alemlere rahmet olarak gönderilmiş ve "habibullah" ünvanıyla ve tamamen şirkten müberra olarak Allah'ın birliği (Tevhid) ve o resulün risaleti inancının yeryüzüne ilanıdır!
Siz "gavurluğu artırdı" mealindeki o cüretkâr sözlerinizle, asırlardır bu coşkuyu yaşayan Ümmetin imanını mı sorguluyorsunuz? Ben de size, sizin o edepsizce dediğinizin tam aksi olarak diyorum ki: "İki bin sene de geçse, Mevlid kutlamak Müslümanları gavurlaştırmaz, gavur etmez!" Bu saatten sonra NASIL gavur olunacağını ve iman dairesinden NASIL çıkılacağını biz mi anlatacağız size, utanmıyor musunuz.?
Hem aksine olarak, bu kutlamalar atalarımızın ve bizim kalbimizdeki Peygamber sevgisini takviye eder, o kutlu Nebi ile bağlarımızı kuvvetlendirir. Sizin bu mantığınız, İslâm’ın özüne ters düşen, akıl ve nakil süzgecinden geçmemiş saçma sapan bir fıkıh zorlamasıdır!
Hem yine ayrıca Noel kutlayanların Hz. İsa (a.s)'a yükledikleri sıfatlar ile Mevlit Kandini okuyanların Hz. Muhammed Mustafa'ya (s.a.v) yükledikleri vasıflar aynı mı.?
Hem "KANDİL" Kelimesi, Nurun Bir Sembolüdür.? Neden Size Bu Kadar BATIYOR?
Sahi, nedir bu sizin "Kandil" kelimesinden duyduğunuz derin rahatsızlık? Neden bu kadar batıyor, nereden geliyor bu husumet?
Tarihte, yüzlerce yıl önce Kandiller (yağ kandilleri), şehirleri, camileri, evleri aydınlatırdı.
Hz. Muhammed Mustafa’nın (a.s.m.) doğuşu ise, sadece etrafındaki coğrafyayı aydınlatmakla kalmadı; bütün bir kâinatı, toplumun vicdanını, insanlığın kalbini aydınlattı.! Dünya, O'nun gelişiyle en şaşalı, en muhteşem, en müreffeh dönemini yaşadı! Öyle ki o döneme ASR-I SAADET denildi..
Yani o Peygamberin doğumu, tıpkı bir Kandil gibi etrafına ışık saçmış, zulmeti ve şirk bulutlarını dağıtmış, rahmeti getirmiş, insanları esfeli safilinden alayı illiyine çıkarmıştır..
Siz, fıtrattaki karanlığı yok eden o Nurun Sembolü olan Kandil'den rahatsız olmakla, aslında hangi zulmetin ya da batılın hizmetini görüyorsunuz scaba? Gerçekten NEYE yada KİME hizmet ediyorsunuz.? Biz kafamızdaki bu soruların cevabını çok merak ediyoruz..
Hem bence bu sadece bir kelime düşmanlığıda değil; Tevhidin Nuruna karşı, bid'at kisvesi altında sinsice yürütülen karanlık bir projedir sanki.!
İkinci Darbe; Ölüye Kur'an Okumayı Reddetmek Dört Mezhebe İlan-ı Harp Değilmi?
Nurettin Yıldız’ın bir diğer tehlikeli ve sapkın iddiası olan "Vefat edenin ruhuna Kur’ân okunmaz, Sahâbe böyle bir uyanıklık yapmadı..." sözüdür.
EY DÖRT MEZHEBİN GÖRÜŞÜNÜ YOK SAYAN CÜRETKÂR!
Sizin bu cümleniz, Dört Hak Mezhep'ten üçünün (Hanefî, Şâfiî ve Hanbelî) ve hatta Mâlikî mezhebinin sonraki ulemasının dahi ittifakla kabul ettiği bir ameli, "uyanıksızlık" diyerek küçümsemektedir! Siz kimsiniz ki, bu büyük âlimler ordusunu cehaletle suçluyorsunuz?
DELİLLERİ YÜZÜNÜZE ÇARPMAK ZORUNDAYIZ;
CUMHUR-U ULEMA İTTİFAKI; İmam-ı Azam, İmam Şafii ve İmam Ahmed bin Hanbel, okunan Kur'an'ın sevabının ölüye ulaşacağını açıkça kabul etmiştir. Özellikle İmam Ahmed bin Hanbel, başta reddettiği bu görüşten, Sahabe Hazreti Leclac’ın kabir başında Bakara Suresi okunması vasiyetini içeren hadis-i şerifi duyduktan sonra DÖNMÜŞTÜR!
Sizin ilminiz, bir hadis karşısında görüşünü değiştiren İmam Ahmed'den daha mı keskindir acaba?
Hem Ahmet bin Hanbel hazretleri doğruyu gördüğü an da ZINK diye durmuş, hakikati hemen almış, kabul etmiş, nefis-enaniyet-kibir yapmamış ve derhal orada, herkesin içinde eski görüşünden bir an da dönerek, bunuda ilan edip bu görüşü yani ÖLÜYE KUR'AN OKUNABİLECEĞİ görüşünü kabul etmiştir..
Sahi Nurettin Yıldız, sizin acaba var mı onun kadar cesaretiniz, samimiyetiniz, HAKKA olan tarafgirliğiniz, hadislere olan bağlılığınız, bir yanlıştan dönmeye ve bunu da ilan etmeye dair yüreğiniz.?
Eğer varsa AŞILAR KONUSUNDA verdiğiniz o yanlış ve isabetsiz FETVADAN dönünde, bunu da ilan edip özür dileyinde görelim o yüreğinizi ve samimiyetinizi.? Çünkü milleti gerçekten perişan ettiniz ve böylece ağır bir vebal de yüklendiniz..
TABİ'İN VE SAHABE UYGULAMASI (İbn Ömer ve Tabiîn Şahidi)
Abdullah İbn Ömer (r.a.) gibi büyük bir Sahabinin bu uygulamayı desteklediği rivayet edilmektedir. "Abdullah İbn Ömer, kabir başında Kur'an okunmasını emrederdi." Bu Sahabe uygulaması, meselenin sonradan uydurulmuş bir bid'at olmadığını gösterir!
Çünkü Abdullah İbn Ömer resulullahtan (s.a.v) şu hadisi aktarıyor bizlere; "Sizden birisi öldüğünde onu durdurmayın, onu kabrine koyma konusunda acele edin. Kabri başında ölünün başucunda Fatiha suresi okunsun ve ayakucunda da Bakara suresinin sonu okusun" (Taberani, Mu'cemu'l Kebir, Beyhaki, Şuabu'l İman)
Hadis'in sıhhati meselesine girmiyorum çünkü ZAMAN KAYBETMEMEK ve YAZIYI UZATMAMAK ADINA.! Yoksa o iş, boş iş bence, oradan bir şey çıkmaz..
DEVAM...
Tâbiîn dönemi fakihi olan, ki kendisi KENDİ ZAMANININ en büyük fakihi ve muhaddisi kabul edilen İmam Şa'bî açıkça beyan ediyor: "Medineliler, içlerinden biri öldüğü zaman sık sık onun kabrini ziyaret eder ve onun için Kur'an okurlardı."
Yani özetle; bu uygulama tarihsel bir bid’at filan değil, aksine asırlardır süregelen İslami bir gelenektir!
MALİKİ MEZHEBİNİN BÜYÜKLERİNİN ŞAHADETİ.!
Maliki Mezhebinin imamı; İmam Malik'in ilk görüşü bu amele karşı olsa da, mezhebin sonraki dev büyük âlimleri bu görüşe itiraz etmiştir.!
Mesela İmam Kurtubi (et-Tezkira'da) ve Abdülhak el-İşbili "ölüye Kur'an okunabileceğini ve sevabın ulaşacağını" kabul etmiştir. İmam Kurtubî açıkça; "Kur'an okunduktan sonra ölülere bağışlanan sevap ölüye ulaşır. Çünkü Kur'an bir dua, istiğfar, yakarma ve istirhamdır" der.
Yine Maliki mezhebinin dev fakihi ve muhaddisi Kadı İyaz, Müslim şerhinde ölüye Kur'an okumanın MÜSTEHAB olduğunu söyler.
Bu, sadece bir fıkıh farkı değil, aslında İmam Malik'in bile bu konuda SONRAKİ ULEMAYA göre yalnız kaldığı bir gerçektir.!
Üçüncü Darbe.!
Müçtehid Dediği İbn Teymiyeyi ve İbn Kayyim'i Çiğneyen Nurettin Yıldız Kimdir?
Bu meselede bazı kritik sorular aklımıza geliyor elbette.
İşte o kritik sorulardan bir kaçını buradan kendisine sormak istiyoruz;
Ey Nurettin Yıldız.!
Siz birçok meselede Selefî Kafalı gözüküyorsunuz. Selefîler ise amelde Hanbelî mezhebine bağlıdır. Peki siz, ezberinde BİR MİLYON HADİS olduğu bilinen ve bu meseledeki görüşünü hiç çekinmeden ZINK diye durup o gördüğü hadis deliliyle değiştiren İmam Ahmed İbn Hanbel gibi dev bir âlimin fetvasıyla neden amel etmiyorsunuz?
Siz İbn Hanbel'den daha mı büyük bir muhaddissiniz ki, onun görüşünü dahi hiçe sayıyorsunuz?
Dahası, biz her ne kadar kabul etmesek de, sizin öve öve bitiremediğiniz, dahası müçtehit kabul ettiğiniz, İTİKATTA İSE İMAMINIZ olduğu anlaşılan İbn Teymiye'ye bakalım ki o bile ölüye Kur'an okunabileceğini KABUL EDİYOR!
Peki siz, videolarınızda defalarca ilan ettiğiniz, İTİKATTA imamınız gözüken İbn Teymiye'nin bu konudaki görüşünü NİYE kabul etmiyorsunuz şimdi?
Hadi onu da kabul etmediniz diyelim, tamam ama Selefî geçinenlerin İbn Teymiye'den sonraki en büyük imam kabul ettiği İbn Kayyim el-Cevziyye de aynı görüşte.!
Eee şu durumda, siz şimdi hem Ehl-i Sünnet'i, Dört Mezhebi, hem de kendi İMAMLARINIZI çiğnemiş oluyorsunuz!
Yani tabiri caizse "ne emmeye ne gömmeye geliyorsunuz!".
Allah aşkına, siz bir tarafınızdan yeni mezhep mi uydurmaya çalışıyorsunuz? İçtihat seviyesine geldiğinizi mi düşünüyorsunuz?
SON SÖZ; VİCDAN VE İTİKAD ENKAZI.!
Ey Nurettin Yıldız!
Sizin çizdiğiniz bu tablo, sözleriniz; görüşleriniz önce FITRATIN masumiyetini yıkan (6 yaş nikah fetvası ve aşı ve fetvası ile), şimdi ise Ümmetin itikadını ve asırlık manevi bağlarını (Kandil ve ölüye Kur'an meselelerinde ki sakat görüşleriyle) koparmaya çalışan, tehlikeli bir enkazdan ibarettir.!
Siz, bu zaman Selefîliğinin vitrini olarak müminleri, Dört Mezhebin O Rahmet Yolu'ndan ve Her Asra Dar Gelmeyen Hükümlerinden ve de Zenginliğinden ayırmaya ve onları kendi dar kafesinizde boğmaya çalışıyorsunuz!
İnsan düşünmeden ve kendisine şu soruyu sormadan edemiyor gerçekten; "Yoksa siz, o meşhur İngiliz ajanı "Lawrence" gibi ümmeti sinsice bozup saptırmak, tahrip etmek, nihayetinde ise bölmek için mi çalışıyorsunuz?"
Evet ben kendim iç alemimde bu sorunun cevabını gerçekten çok merak ediyorum..
Yoksa TÜM BU TEZATLAR, AÇIKLAMALAR VE REZİLLİKLERDE NEYİN NESİ BÖYLE.?
Hatiplik yönünüz var ama bu yeteneği kötüye kullanmayın artık!
İnsanların itikadını ısırmaktan, onları yılan gibi ısırmaktan, zehirlemekten vazgeçin artık.!
Yoksa milletin vicdanı, o fıtratın yıkımına sebep olan fetvalarınızdan sonra şimdi birde itikadın tahribatını da asla affetmeyecektir.!
Ey Nurettin Yıldız'ın Müntesipleri.!
Uçuruma doğru gidiyorsunuz.!
Hem dünyanızı hem ahiretinizi mahvediyorsunuz..
Körüne-Körüne bağlılık, taassup iyi bir mü'minin özelliği değildir..
Bunu en son yapan kainat şerefsizi Fetö'nün ise, kendi müntesiplerini ne hale getirdiğini gördünüz.!
Hem dünyalarını, hem ahiretlerini yaktı...
Ama tek suçlu o muydu.? Tabiki HAYIR..
Allah'ın verdiği aklı kullanmayıp kiraya verip, körü körüne Fetö'ye bağlanmak da onları bu hale getirdi..
Unutmayın ki; Aklını, İradesini DOĞRU kullanmayanın üzerine pislik yağar.! Bela, musibet, felaket yağar.. Ve en büyük musibet; DİNE GELEN MUSİBETTİR.! Dine gelecek bir musibetten yılandan, akrepten kaçar gibi kaçmak lazımdır..
ÖZETLE; Sizlerde İTİKADİ-İMANİ olarak ikinci bir FETÖ durumuna düşmeyin sakın.. Yoksa çok yazık olur.. Çünkü sizlerin içinde çok doğru ve samimi insanlarda var..
Nurettin Yıldız'ın kırdığı cevizler ise TABİRİ CAİZSE yüz'ü aşmıştır..
Eğer tüm bu yanlışlara sessiz kalıyorsanız sizde de bir problem var demektir..
Sessiz kalmak ise bir ikrardır, kabul etmektir..
Batılı kabul eden ise vebale girer, onun mes'uliyetine ortak olur, zulmüne düşer..
Zulme Rıza Zulüm, Küfre Rıza İse Küfürdür..
Bu sebeple hayatta, Kimi Takip Ettiğinize ve Kimin Peşinden Gittiğinize Dikkat Edin..
Bizden Uyarması...
Rabbimden niyazımız; Ümmeti Muhammedi, Lawrence'ların, niyeti ve itikadı bozuk hocaların şerrinden muhafaza buyurmasıdır..
Selam, Dua ve Hürmet ile..
Aşı Fetvası Veren ve 4 Mezhebi Çiğneyen O Hoca Kim.?
Yayınlanma :
20.11.2025 13:13
Güncelleme
: 20.11.2025 13:13
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: