Ölmeden Mezarını Kazdılar.!
DİRİYİ, ÖLÜ Göstermek Manşet Cellatlığı Değil mi.?
Fetö ile mücadelenin en aktif, etkili ve sembol isimlerinden Süleyman Yasin AKDENİZ ofisinde kurşunlara hedef olurken başta "CNN, HABERTÜRK, MİLLİYET, DHA" gibi bazı gazeteler ve haber siteleri ilginç bir şekilde “öldü” dedi.
İşte Size Yeni Nesil Gazetecilik.!
Bir Haberi doğrulamadan, mezar kazıp içine canlı canlı gömme sanatı..
Süleyman Yasin Akdeniz yaşıyor ama görünen o ki basının bir bölümü hem gerçeklere hem de gazetecilik onuruna kurşun sıkmaktan çekinmiyor.!
İşte bu tablo, sadece bir insanın değil, haberciliğin de ölüm fermanı gibidir..
Bu Haberler Eğer Kasıtlı Değil ise Tekzibi ve Özrü Gerekmez miydi.?
8 Eylül Pazartesi günü saat 12.15 civarı Kocaeli/Gölcük'deki ofisinde vurulan AKDENİZ ağır yaralıydı. İki kurşunda vücudunu delip geçmişti.
Kendisi kan kaybıyla yaşam savaşı verirken polis, saldırganı aynı gün yakalıyordu. Ardından soruşturmayı genişletiyor, toplamda yedi kişiyi gözaltına alıyordu. Evlerinde yapılan aramalarda ise bir çok silah, mermi, balistik yelek hatta 2 kılıç ve yüklü miktarda para, dolar ve Euro da bulunuyordu. Ortada 7 kişilik Organize bir ekip ve suikast vardı.
Bu tablo, sıradan bir kavga ya da husumet değil, profesyonelce hazırlanmış, örgütlü bir suikast girişimini gösteriyordu.
Ama gelin görün ki merminin bile yapamadığını yapan, öldürmek noktasında mermiden bile hızlı davranan birileri vardı sanki; Basın.!
Çünkü kimi gazete suikast gününü yanlış yazdı, kimi saatini kaydırdı, kimi Süleyman Yasin Akdeniz için "hac-umre organizötörü, acenta sahibi" dedi, halbuki sadece bir REHBER idi ve rehberlik hizmeti veriyor idi.. Kimileri de işin kolayına kaçıp “öldü” deyip hükmü kesti..
Evet "Öldü.." Halbuki adam kendi Facebook ve X hesabından “Ben yaşıyorum, ölmedim” diye haykırırken, bir kısım medya ise onu çoktan tabuta koymuş hatta belki çivilemişti bile.
Allah aşkına bu nasıl bir habercilik böyle.? Habercilik bu mu, bu kadar ucuz mu.? Hadi velev ki bu habercilik diyelim, peki ama bu nedir böyle, nasıl ve ne tür bir rezalettir.?
Bunun adı olsa olsa bence manşetle infaz olur.!
Susturulmak İstenen O Gür Ses.!
Süleyman Yasin Akdeniz sıradan biri değildi. Yıllardır FETÖ yapılanmasını, özellikle “dinler arası diyalog” maskesini deşifre ediyordu. Yurt dışındaki bağlantılara dikkat çekiyor, küresel oyunları ve planları ifşa ediyor, gizli, tabiri caizse münafıkane hareket eden çok üst bir yapılanmayı işaret ediyordu. Bu yüzden hedefteydi.
Defalarca tehdit edilmiş ve uyarılmışdı. Ama o susmadı, susmakda istemedi. Çünkü ona göre susmak ihanete ortak olmaktı.!
Ve nihayetinde ofisinde sıkılan o kurşunlar sadece bedenini değil, asıl onun sözlerini, kalemini ve mücadelesini susturmaya yönelikti.. Zira onu tehlikeli yapan sözleri, yazdıkları ve yaptığı ifşalardı..
Fakat ne gariptir ki kurşunların başaramadığını, bazı gazeteler manşetleriyle deniyordu.! Bilerek ya da bilmeyerek, ama ortada olan gerçek buydu
Tabiki insan düşünmeden edemiyor; Acaba Kurşunlarla Susturamayıp Manşetlerle mi Susturmaya Kalktılar.?
Çünkü “Öldü” dediler.
Böylece o kurşunların susturamadığı bir adamı, manşetlerle gömmeye mi kalktılar.!
Yine bu mesele ile alakalı "Fetö, Dinler Arası Diyalog Ve Suikast.!" başlıklı köşe yazımda Süleyman Yasin Akdeniz'in aynen şöyle dediğini ve şu kritik soruyu sorduğunu aktarmıştım
"Siyasette, yargıda, askeriyede emniyette, bürokraside siyasette hatta futbol dünyasında bile fetullahçılar olduğu bir çok insanca biliniyor ve kabul ediliyorda nurcular arasına SIZMIŞ olabilecekleri niye akla uzak geliyor, buna şaşılıyor yahut bu itiraza konu oluyor.?"
Aynen bu misal gibi bizimde o fetullahçıların bir kısım basın ve medya'yada SIZMIŞ olabileceklerini düşünmemiz niye anaormal olsun ki.?
Medyanın Kara Lekesi
Bir gazeteci elbetteki hata yapabilir. Ama aynı anda, farklı gazeteler, aynı yanlışları yapıyorsa bu “hata” değil, “senaryo” kokar.!
Tarih bir gün kayabilir, vaka saati şaşabilir, olabilir.. Peki ama “ölü” ile “yaşayan” nasıl karıştırılırki.? İşte burası kasıtlı değil midir.?
Süleyman Yasin Akdeniz’e kurşun sıkan el bellidir, peki ama mezar kazan o klavyelerde neyin nesidir.?
Özür dileyen yok, düzeltme yapan yok. Gazetecilikte en büyük suç, gerçeği öldürmek değil midir.?
Bugün bazı medya organlarının yaptığı, sadece yanlış bir habercilik değil aynı zamanda toplumsal hafızayı manipüle etme girişimidir. “Öldü” diye yazılan bir haber, zihinlerde gerçekmiş gibi yer eder. Ve işin en acı tarafı da işte budur. İnsanlar, kişi ölmediği halde öldüğüne inanır.
Yani o malum basın, bu haberlerle aslında Gerçeği diri diri gömmüştür.!
Dinler Arası Diyalog ve Karanlık Ağlar
Hatırlayın: Dinler Arası Diyalog projesi, yıllardır FETÖ’nün “barış ve hoşgörü” maskesi altında yürüttüğü en büyük oyun ve aslında bir KÜFÜR projesiydi..
O proje, görünüşte masum bir diyalog, gerçekte ise hem bir KÜFÜR yani MİLLETİN İMANINI ÇALMA PROJESİ hem de uluslararası bir istihbarat ve SIZMA operasyonuydu..! Süleyman Yasin Akdeniz işte bu maskeyi düşürmüşdü. Onun dili ve kalemi, onların kılıcından keskin çıkmıştı..
Ve şimdi, maalesef o kılıç susmadı.. Kurşunlara ve manşetlerle iftiralara dönüştü..
Bu saldırı bence sadece bir adamı susturma girişimi değildir. Aynı zamanda ifşa edilen o büyük projenin rövanşıdır..
Yurt dışındaki bir ağın parmağı olmadan böyle bir suikast denemesi yapılabilir mi hiç.? Hadi yapılsa bile perde arkasında kimlerin olduğu, hangi “üst akılların” düğmeye bastığı mutlaka sorgulanmalıdır.. Zaten bu silahlı saldırıda Tetikçi ile birlikte toplam 7 kişini yakalanıp tutuklandığı haberlere düşmüştür.. İnanıyoruz ve inanmakda istiyoruz ki adalet elbette gereğini yapacaktır..
Fakat 1 kişiyi öldürmek için 7 kişi çok fazla değil mi.? Bu sizlerde de uluslararası bir bağlantıyı düşündürmüyor mu..? Kaldıki buna dair başka delillerde var fakat yazıyı uzatmamak adına detaylara girmiyorum.. Polisimiz zaten gereğini en güzel şekilde yapacak, bu işide çözecek, o bağlantılarıda deşifre edecektir..
Çünkü Süleyman Yasin Akdeniz; o kainat şerefsizi, vatan, devlet, millet ve ümmet haini, milletin imanına kast etmiş, terörist Fetullah Gülen'e ve onun mankurtlaşmış o bir dolarlık adamlarıyla ve sevenleriyle mücadeleye başladıktan sonra, ama bilhassa bu fetullahçı yapının uluslararası ayağını ve bazı isimlerini deşifre etmeye başlamasıyla sorunlar yaşamaya, tehdit ve uyarılar almaya başladı.
Final; HAKİKATİ Kim Öldürdü?
Süleyman Yasin Akdeniz bugün hâlâ yaşıyor. Ama basının bir kısmı çoktan onun defterini kapattı ve dürdü..
Kurşunlar onu öldüremedi çünkü ölümüde yaratan Allah'tır, O izin vermeden yaprak bile kıpırdamaz. Fakat yanlış ve kasıtlı olduğu gözüken manşetler onu manen öldürmeye kalktı..
Ben buradan soruyorum;
Acaba kurşun sıkan mı daha tehlikelidir yoksa manşetle mezar kazan mı.?
Sus pus olan, yalan haber üreten, itibar suikasti yapan medya mı, yoksa susturulmak istenen adam mı daha çok sorgulanmalı.?
Gerçekler elbet bir gün mutlaka ortaya çıkacaktır. Ama unutulmasınki; Kurşunlarla susturulamayan bir adamı, manşetlerle öldürmeye çalışanların SALA'sıda o SALA'nın tarihi de bir gün yine o benzer manşetlerden okunur..
Unutmayınki, bir milletin düşmanı sadece silah sıkanlar değildir.. Kalemini kiraya verenler o kurşunlardan beterdir.! Çünkü kurşun bir bedeni öldürür, ama yalan bir haber, manşet bir toplumu kör eder.!
Silahların tetiğini çekenler genelde bellidir, peki ya manşetlerin tetiğini çeken o görünmez eller.?
İşte asıl o büyük hesap günü görecekler TAHRİBATLARININ büyüklüğünü.. O hesap günü onları beklemektedir..
Allah kurumuş otları, çayırları, çimenleri her bahar yeni bir dirilişle nasıl diriltiyorsa bizleride öyle diriltecek ve hesap soracaktır.. Yeniden Diriliş; Güneş gibi zahir, gündüz gibi inkar edilemez bir gerçektir..
Bu haber siteleri ve gazeteler eğer gerçekten samimi iseler; çıkıp samimi bir şekilde özür dilemeli, gereğini derhal yapmalı, haberlerini ise tekzip etmelidirler.. Çünkü Süleyman Yasin Akdeniz TAZİYE İÇİN kendilerini arayanlar ve ziyarete gelenler sebebiyle zor durumdadır..
Eğer öyle değilse şu da iyi bilinmelidirki; Tarih, mermiyi kimin sıktığını unutmadığı gibi manşetle öldürmeye kalkanları da asla affetmez.!
Çünkü kurşun sadece can alır, yalan ise bir milleti zehirler ve kör eder.!
Ve sakın ama sakın hiç unutulmasın ki; HAKİKAT; aynı toprağı delip çıkan bir tohum gibi, er ya da geç ama MUTLAKA ışığa ve açığa kavuşur..
Bende, sizlerden işte o HAKİKATİN hatırı için bu yanlışı, rezaleti ve skandalı duyurmanızı, tepki vermenizi rica ediyorum dostlar..
Çünkü eğer bizler susarsak hayatımızda hiç bir şey değişmeyecek...
Bizler eğer susarsak bu dünya değişmeyecek ve düzelmeyecek..
Selam, Dua ve Hürmet ile..
Yorumlar
Kalan Karakter: