Bugün size bir trajediyle birlikte büyük bir skandaldan bahsedeceğim;
Okuduklarınıza inanamayacaksız ve kanımız donacak..
Bu tarz haberleri sık sık görüp duyunca mevcut sağlık sistemine ve hastanelere olan güveniniz iyice sarsılacak..
Bugün sizlere 7 yaşında ki Yüsra Türkoğlu'nun Hastanede Nasıl Ölüme Götürüldüğünden ama Ortada Buz Gibi Bir Ölüm Vakası Olmasına ve Bir Çok İhmallerle Birlikte Yaşanan Onca Skandala Rağmen Sağlık Bakanlığının Bir Soruşturma İzni Bile Verememesinden Bahsedeceğim..
İşte 7 yaşında ki Yüsra'nın anne ve babasını defalarca dinledikten ve bizzat yüz yüze görüşmelerden sonra bu yazımın son halininde onayını aldıktan sonra notlarım ve yaşananlar;
Yedi yaşındaki Yüsra Türkoğlu, bahar alerjisi şüphesiyle anne ve babasının elini tutarak, yürüyerek ve sağlıklı bir şekilde girdiği o hastaneden, maalesef tabutta çıkıyor.
Kamera kayıtları incelendiğinde Yüsranın hastaneye girerken son derece rahat ve sağlıklı olduğu görülebilir.. Sadece her yıl zaten yaşadığı bir bahar nezlesi var ve bu sebeple biraz gözleri şişmiş..
Ailenin anlattığına göre aslında gözlerindeki o şişlik yaklaşık bir-iki gündür var ama şişlik inmeye ve azalmaya başlamış.. Fakat aile yine de kızlarını hastaneye alıp getiriyorlar.
Niyetleri aslında hem kısaca bir kontrol ettirip emin olmak ve bir göz damlası alıp gitmek.. Çünkü daha önce de o damlayı kullanmışlar ve iyi biliyorlar.. Aile doktorları olan bir profesörlede hastaneye gitmeden önce telefonda konuşuyorlar.
Yüsra'nın durumunu ve alerjik halini zaten çok bilen profesörde aileyi onaylıyor ve "o damlayı yazdırın, kullanın yeter, başkada bir şeye gerek yok" diyor..
Aile, yürek parçalayan bu süreci ve hastanede yaşanan anormallikleri; “Biz Yürüyerek İçeri Girdik Ama Ölüsü Çıktı” şeklinde özetliyor.
Aile aslında tüm toplumun iyi bildiği ama kimsenin konuşup cesaret edemediği bir soruyu boğazı düğümlenerek haykırıyordu; "içeride kızımıza ne yaptınız öyle.? NASIL bir tuzak kurdunuz, oyun oynadınız.?"
DEVAM..
Önce kan ve röntgen tahlili yapılıyor. Sonuçlar güzel geliyor. Pratisyen hekim sonuçların normal olduğunu, bir problem gözükmediğini söylüyor.
Bunun üzerine aile hastaneden çıkmak üzere hazırlanıp tam çıkmak üzereyken pratisyen hekim diyor ki; "Buraya kadar gelmişsiniz, bir de idrar tahlili yapalım bari".
Aileyi, çok ilginç ve şüphe çekici bir ısrarla bu teste ikna ediyorlar.. Baba ilk şüpheyi tam burada kapıyor.. Bir çocuğun idrar testi için bu derece ısrar edilmesini çok anormal buluyor.
Nihayetinde ise; İdrar tahlilide normal çıkıyor.. Tüm bunlar çocuk acil de oluyor.
Aile bir kez daha hastaneden çıkmak için kapıya yöneliyor.. Çünkü artık çocuklarında bir problem olmadığından, bahar nezlesi ile alakalı rutin bir durum olduğundan eminler.. Çünkü daha öncede her bahar bunu yaşıyorlar..
Fakat tam artık çıkmak üzereyken pratisyen hekimin o arada telefon ile araması sonucu uzman doktor pat diye çıkageliyor..
Çok ilginç olan ise şu; Uzman, o ana kadar gelmiyor ve ortalıkta gözükmüyor. Aile o kadar vakit geçirmiş orada ama uzman doktor yok.. Ayrıca; her şey temiz ve bütün tahlillerde normal çıkmasına rağmen kendisi sanki bir problem varmış gibi telefon ile aranıp özellikle çağrılıyor.
Uzman doktor da baktığında bütün tahlillerin normal olduğunu tekrar edip kabul ediyor..
Bunun üzerine aile artık çıkmak istediklerini, çünkü evde 3 tane küçük çocuklarının yalnız olduğunu, sadece damlayı yazmalarının yeterli olduğunu söylüyorlar..
Fakat uzman doktor çok ilginç bir şekilde EKG yapmak istediğini söylüyor. Aile ise bu duruma şaşırıyor. Ve artık olanlardan rahatsızlığını belli etmeye başlıyor.. Ve soruyor; "Her şey NORMAL dediniz. Bu EKG nereden çıktı şimdi.? Madem her şey normal, o halde bu EKG NEDEN icap etti.? Hem benim kızımda bir kalp rahatsızlığı mı var ki.? Buna dair bir şey mi gördünüz siz.?"
Babanın bu sözleri ve soruları üzerine uzman doktor aileyi tersliyor, çirkin bir üslupla cevap veriyor. İşte ilk sözlü gerginlik babanın bu kritik soruları üzerine yaşanıyor.
Fakat Doktor, tedbir amaçlı bu işlemi yapmak istediğini söyleyince ve bu konuda aşırı ısrar edince aile çaresiz, aslında rızaları da olmamasına rağmen ve durumdan da artık iyice şüphelenmeye başlamalarına rağmen "tamam" demek zorunda kalıyorlar..
Fakat EKG de tamamen normal çıkıyor.. Aile rahatlıyor ve haliyle artık hastaneden bir an önce çıkmak istiyor. Çünkü evde 3 tane de küçük çocukları var ve yalnızlar.. Aile yalnız kalan 3 çocuk hakkında endişeli..
Fakat inanılmaz bir şey oluyor ve uzman doktor küçük Yüsra'yı yine çıkartmak istemiyor.. Halbuki Yüsra o sırada çok iyi durumda.. Doktor bir an da "SERUM VERMEM LAZIM" demeye başlıyor.
Aile şok yaşıyor ve artık iyice sinirleniyor.. Anormal şeylerin döndüğünü ve yapılmaya çalışıldığını tam olarak işte ilk bu esnada anlamış oluyorlar..
Yüsra'nın annesi ise bu sırada artık dayanamıyor ve hesap sormaya başıyor; "Siz bize ve çocuğumuza ne yapmaya çalıyorsunuz, sizin niyetiniz nedir.?" diye.
Babası da doktora "Bu nasıl olabilir.? Her şeyin normal olduğunu kendiniz söylediniz.. Bütün değerlerin normal çıktığını söylediniz. Şu durumda hangi gerekçe ile serum vereceksiniz.?" diyor.. Ve artık hastaneden çıkmak istediklerini çok net ifadelerle ve ısrarla vurguluyor..
Fakat doktor çok anormal bir şekilde bu taleplerine direniyor.. Çocuğu salamayacağını, mutlaka serum vermesi gerektiğini söylüyor.. Aile olanlara inanamıyor ve doktor ile aile arasında arasında hafif yollu tartışma ve sözlü itirazlar yaşanıyor..
Tam bu sırada doktor bu durumu değerlendirip, kendisi için bir fırsata çevirip güvenlik çağırıyor.. Ortada hiç kavga, itişme, kakışma olmamasına rağmen doktor mutlak bir otorite sağlamak ve aileyi etkisiz bırakıp korkutup sindirmek adına güvenlikçileri çağırıyor.. Güvenlikçiler ise aileyi oradan zorla uzaklaştırıyorlar ve çocuğu aileden alıyorlar..
Ve Yüsra'yı sarı serum vermek için odaya alıyorlar..
Fakat iş sadece sarı serum verilmekle kalmıyor çünkü seruma bir takım maddeler katıyorlar..
Doktor serum içine 25 mg K vitamini, ve 25 mg Karp ilacı koyulması talimatını veriyor.
Baba ise feryat ediyor ve sesleniyor yüksek sesle "Sakın bu ilaçları vermeyin kızıma. Benim kızım alerjik, ya tetiklerse ne olacak.? Bari önce bir alerji testi yapın.."
Fakat dinlemiyorlar bile.
Fakat Yüsra o serumu yedikten 20 dakika sonra kusmak istediğini söylüyor..Yarım saat sonra ise ayaklarının uyuştuğunu söylüyor ve "babacım ayaklarım çok uyuştu, ayaklarım tutmuyor. Ayaklarıma masaj yapar mısın.?" diyor. Ve ekliyor Yüsra "Babacım ne olur buradan götür, bunlar çok kötü baba, bana kötülük yapmak istiyorlar" diyor..
Fakat baba çaresiz.. Dışarıda yaşananları, kendisine çekilen operasyonu anlatamıyor kızına..
7 yaşında ki Yüsra serumu aldıkktan sonra iyice kötüye gidiyor. Ama bilinci hala açık..
Fakat baba bu sırada korkunç bir gerçekle yüzleşiyor. Çünkü serumun içine katılan o maddelerin eğer KALP HASTALIĞI OLMAYAN, sağlam bir insana verilirse çok büyük bir probleme sebep olarak KALP ZARI İLE KALP KASI ARASINDA SIVI BİRİKMESİNE SEBEP OLDUĞUNU öğreniyor.. Telefonda konuştukları ve görüş aldıkları her doktor aynı şeyi söylüyor..
Biriken bu sıvının ise ancak açık kalp ameliyatı ile alınabileceğinı öğreniyorlar yine..
Tam noktada ANORMAL şeylerden biride şu ki; Bu çocuk acil bölümü YAPMAMASI GEREKEN bir müdahaleyi yapıyor. Dahası yarın polikliniğe sevk edip yönlendirmesi gerekirken girmemesi gereken işlere giriyor ve vermemesi gereken ilaçları serumuna katıyor.! Üstelik ailenin, Yüsranın alerjisi olduğuna dair tüm ısrarlı uyarılarına rağmen.!
Sabah saat 09.00 oluyor. Yüsra hala canlı ve bilinci açık.. Ama hastanese geldiği ana göre serumu aldıktan sonra biraz daha ağır.. Fakat o haliyle bir kez daha konuşuyor babası ile ve yalvarıyor; "Ne olur baba, beni eve götürün"
Ve Yüsra'yı yoğun bakıma alma kararı alıyorlar..
Küçük Yüsra bu sırada bir kez daha yalvarıyor babasına ve aynen şunları söylüyor; "Allah aşkına baba, çıkart beni buradan.. Bunlar kötü insanlar.."
İşte bu esnada bilinçli olarak BEYAZ KOD verip Yüsra'nın babasını ve annesini etkisiz hale getirip ciddi bir engellemeye tabi tutuyorlar..
Aile ise bu arada bazı özel hastanelerle görüşmüş ve kızını ambulasla oradan çıkartmak ve güvendiği ellere teslim etmek istiyor.. Fakat buna da izin vermiyorlar.. Çünkü buna izin verilse HER ŞEYİN DEŞİFRE OLACAĞINI düşünüyorlar..
Olayın patlayacağını düşündüklerinden olsa gerek ki Yüsra'yı bir anda ambulans ile istanbul'a bir hastaneye sevk etme kararı alıyorlar.. O hastane ise ismi daha sonra YENİDOĞAN ÇETESİ İLE ANILACAK ve sonra KAPATILAN HASTANELERDEN BİRİ.!
Fakat baba buna da itiraz ediyor.. "Size artık güvenmiyorum" diyor.. "Ambulansta kızıma ne yapacağınızı bilemem" diyor.. Hem "hani kızım normaldi, madem normal, madem bütün değerli ve testleri normal çıktı o halde NİYE İstanbula sevk etmek istiyorsunuz.?" diyor.. Ve devam ediyor; "Hem NEDEN istanbul.? Bursa da başka hastane mi yok.?"
Cevap veremiyorlar.. Tıkanıyorlar, şaşkınca birbirlerine bakıyorlar..
Ve baba kısa bir zaman sonra bir hamle daha yapıyor, kendisinin az önce istanbulda'ki helikopter ambulans ile görüştüğünü en geç 25 dakika sonra helikopterin burada olabileceğini söylediğini akrarıyor..
Ve "Tamam, madem ısrarla oraya götürmek istiyorsunuz o halde buyrun helikopter ambulans ile gidelim, hem kısa zaman sonra orada da oluruz ama bende geleceğim, bereber gideceğiz" diyor..
Doktor ve yanında onunla birlikte hareket eden görevliler bir kez daha şaşkınlık yaşıyor, dona kalıyorlar.. Çünkü tüm bu olanların neticesinde babanın aslında çok nüfuzlu bir adam olduğunu anlıyorlar.. Kendilerinin ise deşifre olmak üzere olduklarını fark ediyorlar.. Buna yanaşmıyorlar..
Daha az önce Yüsra'nın mutlaka istanbul'a sevk edilmesi gerektiğini söyleyenler, babanın helikopter ambulans ve "ben de geleceğim, birlikte gideceğiz" önerisiyle titremeye başlıyor ve bu kararı iptal ediyorlar.
Akabinde polis ve güvenlikçilerin refakatinde, onlarin engellemesi ile o iyi olduklarını, her şeyin ve tüm değerlerinin normal olduğunu söyledikleri Yüsrayı apar topar, hızla, yangından mal kaçırır gibi yoğun bakıma alıyorlar..
Yüsra ise bu olanlar sonrası kendisini bu hale getirenlere ve ailesine zorluk çıkartıp azarlayanlara, onlara beyaz kod verip güvenlik ailesini engelleyenlere "Allah belanızı versin" diyor..
Acaba bu panik ve ısrar neyin göstergesiydi? Ne saklanıyordu.? Neden aileye kendi seçtikleri bir hastaneye gitme hakkı tanınmıyordu?
Kısaca aileye hapishanede bile yapılmayacak bir muamele yapılıyor, azarlanıyor beyaz kod verilip, güvenlik çağrılıyor, engelleniyor ve her şeyin nornal olduklarını söyledikleri Yüsranın serumuna bilinçli olarak bir takım maddeler katıyorlardı..
Ve yüsrayı katakülliye getirip yoğun bakıma alıyorlar..
Bu artık ailenin ölmeden önce Küçük kızlarını, canlarından bir parçayı, ciğerparelerini canlı olarak gördükleri son an...
Bir süre sonra bilinci açık, nornal ve babası ile konuşarak girdiği yoğun bakımdan Yüsranın entübe edildiği haberi geliyor.
Aile olanlara inanamıyor..
Bu arada Yüsra yoğun bakımda entübe edilirken o sırada babadan Yüsranın ORGANLARINI BAĞIŞLAMASINI İSTİYORLAR.! Demek o sırada hala canlı ama ölmesini bekliyorlar.! Çünkü bildiğimiz kadarı ile ölü insanın organlarını almıyorlar çünkü iş görmüyor.! Güya beyin ölümünün gerçekleşmiş olması ama canlı olması gerekiyor..
Entübe edilirken anne ve baba son kez kızlarını görmek istiyor, son anlarında yanında olmak istiyorlar ama kesinlikle göstermiyorlar.. İlginç olan ise aile bu talebi yaptığı gibi 7 tane doktor hızla kendini yoğun bakıma kilitliyor..
İşte aileye o çaresiz ve ağlamaklıı halde bile BEYAZ KOD veriyorlar, hiç utanmadan, merhamet göstermeden..
Polis geliyor, "buradan uzaklaşın" diyor..
İşte tam.bu arada aileye karşı inanılmaz bir tuzak kurulup operasyon yapıyorlar. Ve bu halde aileye aileye tutuklama kararı çıkartıyorlar.. Yani Yüsra yoğun bakımda iken aslında başında kimsenin olmasını istemiyorlar.. Çünkü aile Yŭsranın yoğun bakımda öldürüleceğini düşünüyor ve ölümüne, destansı bir direniş sergiliyor..
Fakat orada bulanan ve olaylara çok yakından şahit insaflı bir insan bir an da ortaya çıkıyor ve babaya diyor ki; "4483 kanun maddesi gereği hakkınızda şu an da tutuklama kararı çıktı, az sonra burada olacaklar, sizi bu halde tutuklayacaklar, şimdilik acil gidin ne olur, gerekirse az sonra tekrar gelirsiniz, ama karar çıktı, az sonra burada olurlar, sizi burada bulurlarsa tutuklayacaklar."
Baba bu samimi itiraf üzerine apar topar geçici olarak oradan ayrılmak zorunda kalıyor.. Çünkü biliyor ki eğer böyle kritik bir an da kendisini tutuklarlarsa her şey daha kötü olacak..
Fakat çok kısa zaman içinde de hastane önüne yüzlerce insanı, akrabasını ve arkadaşlarını yığıyor.. Çünkü artık kendisinin olmadığı o yere bunu yapabiliyor..
Polis devreye girmek zorunda kalıyor.. Olaylar daha da zor bir hal alıyor..
İşte tam bu esna da Yüsranın yoğun bakımdan ölüm haberi geliyor..
Baba geçici olarak gittiği yerde alıyor bu ölüm haberini..
Baba adata yıkılıyor.. Ve bir an kendinden geçiyor..
Apar topar hastaneye geliyor..
Burada çok ilginç bir şey oluyor ve ilahi bir lütfa mazhar oluyor baba.. Boyut kapısı açılıyor.. Bast-ı Zamanı yaşıyor.. Ve o kısa zaman içerisinde acayip haller ve şeyler gösteriiyor kendisine..
Nihayetinde Savcıda geliyor..
Birlikte Yüsranın ölüsünü görmeye gidiyorlar..
Fakat Yüsranın yüzü açıldığında olağanüstü bir şey oluyor ve öyle bir hal ortaya çıkıyor ki hasta bakıcı bir an da orada düşüp bayılıyor.. Resmi bir görevli (!) ise Yüsranın o halini görünce kontrolsüzce dudaklarını ısırıyor ve dudaklarından kan boşalıyor.. Baba ise kızının yüzünün görünce şok oluyor, gözlerine inanamıyor.. Çünkü Yüsranın yüzü..............
Baba olanları savcıya anlatıp derhal otopsi istiyor..
Mesleğinde Samimi, olayları okumada ise son derece zeki ve mahir olan Cevval bir savcı otopsi ile bizzat ilgileniyor, başından bir an olsun ayrılmıyor..
Bu arada yapılmak istenen müdahalaleri bizzat önlüyor ve Yüsranın cesedine ve otopsinin neticesine yapılacak her türlü madahaleyi affetmeyeceğini ve sorumluları tutuklatacağını açıkça beyan ediyor..
Fakat otopsi sonrasında çok acı, kahredici bazı gerçeklerle daha yüzleşiliyor..
Çünkü yoğun bakımda Yüsranın ellerini ve kollarını delik deşik etmişler, kevgire çevirmişler.. Boğazını bile delmişler, özel bölgesine bir şeyler sokmuşlar. Dahası otopside Mikrobik Ve Kardiyolojik hiç bir problem bulunamıyor.. Adrenalin verildiğide ortaya çıkıyor..
Hastane ise kendini savunmak için "kalp kasında iltihaplanma vardı" diyerek savunmaya çalışıyor, durumu böylece kurtarmaya çalışıyor.
Oysa ailede böyle bir hastalık öyküsü yok. Aile bunu özellikle söylüyor.. Zaten ölüm sonra otopsi raporuda hastanenin bu savunmasını yalanlayacaktı..
Zaten daha sonra da Ankara 3. İdare mahkemesi tam da bu yanlışı dile getirecekti.!
Ve baba sonrasında bir itirafçıdan öğreniyor ki; Yoğun bakımda bile küçük Yüsranın elini, kolunu, vücudunu sedyeye tamamen bağlamışlar ve ayrıca entübe etmişler ve öylece öld....
Peki ama Bursa Şehir Hastenesinin, "kalp kasında bir iltihaplanma olmadığına" dair otopsi raporu ve aileninde bu yöndeki iddiasına cevap olarak; "verilen o serumun bu durumu tetiklemiş olabileceğini" söylemesi, aslında bir itiraf ve bu trajik sonun sorumluluğunu üstlenmek değil midir acaba.? ZHastaneye SAĞLIKLI girdi ÖLÜ çıktı.!
Tüm tahliller NORMAL'di.
Ama doktorlar ısrarla onu içeride tutmaya çalıştı.!
Aile "Yapmayın Alerjik" diye yalvardı ama BEYAZ KOD verildi.!
Yoğun bakıma alınıp Entübe edildi..
SAĞLIK BAKANLIĞI SORUŞTURMA İZNİ VERMİYOR.!
Çünkü Yüsra'nın bahar nezlesi olup alerjik bir durum olduğu biliniyor.. Alerjik durumu olan bir kişinin ise serumuna gerekli hassasiyet gösterilmeden NASIL gelişi güzel ilaçlar katılabilir ki.? İşte bu, büyük bir kusur, ihmal, yanlış teşhis, tedavi ve ölüme sebebiyet vermek değil mi.?
Hem ASIL OLAN; Acildeki bir çocuk doktorunun KALP ile alakalı özel bir durum varsa eğer önce KARDİYOLOG ile görüşmesi ya da ona yönlendirmesi değil midir.? Onun onayını almadan ilaç vermesi, hele birde alarjik durumu olan birisi için bu ilaçları vermesi aslında olması gereken bir şey iken NASIL oluyordu.? NEDEN oluyordu.? Bu durum açıkça bir şaibeyi göstermez miydi.?
Devam...
Bu faciadan sonra şimdi ise meselenin en can alıcı noktasına geliyoruz; Ortada tamamen şaibeli gözüken bir ÖLÜM VAKASI VARKEN, buna giden yolda ise tamamen yanlış teşhis ve tedavi gözükürken, dahası bir çok sakandallar zinciride olurken maaesef ki ADALETİN SAĞLANMASI bile engelleniyor.!
Çünkü ORTADA BUZ GİBİ bir ölüm varken ve Aileninde şikayetine rağmen bir yargılama ne hikmetse yapılamıyor.. NEDENİ ise şu; Çünkü Sağlık Bakanlığı soruşturma izni vermiyor.!
Bakanlık buna, kendi kurduğu bir heyetin soruşturma izni verilmemesi yönündeki tavsiye raporunu gerekçe gösteriyor. Düşünebiliyor musunuz, ortada Yüsra'nın yanlış bir teşhiş, tedavi ve bir çok ihmaller zinciri neticesinde öldüğü iddiası var, bir ailenin evladının sağlıklı ve yürüyerek geldiği hastaneden 24 saat içinde ölüsü çıkıyor ama bunu dahi SORUŞTURAMIYORLAR..
BİR SORUŞTURMAYA yanaşmıyorlar çünkü TAVSİYE raporu bu yöndeymiş.? Şu hale bakar mısınız.?
İnanılmaz ama hastanedeki ÖLÜMÜ GÖRMEYEN sağlık bakanlığı TAVSİYE raporunu hemen görüveriyor.!
İşte bu tam bir skandaldır.. Bir devlet ve kurumu, nasıl olurda RAIYETİNİN hakkını koruyamaz, bir ÖLÜM vakasını bile soruşturamaz ve böylece adaletide sağlayamaz.?
İncik-boncuk şeyler için ve çok basit şeyler için bile soruşturma izinleri verilir ve mahkemler işletilir, meşkul edilirken NASIL OLURDA ortada buz bir ölüm vakası varken ve buna giden yolda bir çok ihmaller zinciride gözükürken bir yargıpama yapılamaz, SORUSTURMA İZNİ DAHİ VERİLEMEZ.?
Bu bir DEVLET için acaba olacak şey midir.? Bir DEVLET, daha kendi raiyetinin bile hakkını--hukukunu koruyamıyor, ÖLÜMÜN hesabını soramıyor yani bir SORUŞTURMA DAHİ AÇAMIYOR ve YARGILAMA YAPAMIYORSA, işte bu bir devlet için acizlik işareti değil midir.? Bu, bir devlet için çaresizlik işareti değil midir.? Acaba devlet kavramını bu hale düşürmeye ve insanlara düşündürmeye kimin ne hakkı vardır.? Ben bilemedim Ne Demek gerekiyor, wn iyisi siz karar verin..
Şu hale, şu garabete, bazı konulardaki şu adalet anlayışının geldiği acınası hale bakınız ki; bir doktor ya da sağlık çalışanı, ne kadar büyük bir hata yaparsa yapsın, isterse bir ÖLÜME SEBEP OLSUN ama eğer bakanlık izin vermezse yargılanamıyor.!
Allah aşkına, bu kesimin ayrıcalığı nedir.? Hani HUKUK ÖNÜNDE herkes eşitti.? Nerede bu eşitlik ilkesi.? Milletin bir kesimine sağlanan bu ayrıcalık ve kayrımcılıkda nesin nesi.?
Demek, bir şekilde ölüme sebep olanlar, yanlış teşhis ve tedavi yapanlar, hatta gerektiğinde alkollü ameliyata girenler bile soruşturma izni verilmediği için bu ülkede sorgulanamayacak, yargılanamayacak öyle mi.? Yahu burası HUKUK devleti mi, bir muz cumhuriyeti mi.?
Madem HUKUK devleti o halde bu insanları HUKUK ÖNÜNDEN KAÇIRMAK MANASINI NETİCE VEREN bu tavır neden.?
Bir devlet kurumu olan Sağlık Bakanlığı, ortada buz gibi bir ölüm varken ve aileninde onca ciddi iddiaları ortadayken ilgili doktor, hemşire ve sağlıkçıları NASIL OLURDA YARGILAYAMAZ.? Sanki hiç bir olmamış gibi, basit, adi bir vaka gibi hareket ve muamele eder.?
Yahu ortada BİR ÖLÜM VAR, ÖLÜM.! Daha ne olacaktı.? Var mı daha ötesi.?
Peki Gerekçe Ne.? Çıkarılan 4483 sayılı kanun maddesi mi.?
Allah aşkına, bu millet sizlere doktorlara ve sağlık çalışanlarına POZİTİF AYRIMCILIK YAPIN DİYE Mİ bu iktidarı verdi.? Böylece hastanelerdeko ÖLÜM vakalarının üstüne yatın ve kapatın diye mi bu iktidarı verdi.? Madem öyle değil, o halde sizleri bu sorusturmayı açmaktan alıkoyan nedir.?
Belli bir kesime, zümreye sağladığınız pozitif ayrımcılığı ve kayırmacılığı BU HALKIN KENDİSINDEN NİYE ESİRGİYORSUNUZ.?
Hem halkın oyları ve desteği ile iktidara gelip şimdi o halka meydan mı okuyorsunuz.?
Ortada böyle bir ÖLÜM VAKASI VARKEN bir soruşturma izni dahi vermemek acaba ne demek.? Adaletin tecelli etmesine engel olmak ne demek.?
Bu nasıl olabilir.? Türkiye cumhuriyeti devletinin sağlık bakanlığı bu olayı çözemeyecek ve adaleti sağlayamayacak kadar aciz midir, çaresiz midir acaba.? Ya da etki altında mıdır.?
Bir ölüm vakasını soruşturmak için bile TAVSİYE raporuna takılmakda nedir.? Bu nasıl bir garabettir.? Biz bilemedik, bilen varsa bize ve aileyede anlatsın
Hem, Hesap Verebilirlik ilkesi HANİ nerededir.?
Bu ülkede yapılan tıbbi yanlışların ve cinayetlerin bedeli ödenmeyecek midir.? Hesabı sorulmayacak mıdır.?
Türkiye cumhutiyeti devleti kendi öz vatandaşının, RAİYETİNİN hesabını sormayacak, soramayacak mıdır.?
RAİYETİNE sahip çıkmayacak mıdır.? Hakkını almayacak mıdır.?
Devam..
Olanlar ve meselenin ADALET ARAYIŞI BOYUTU, maalesef ki Yüsra’nın babasının "Çocuğumuz tıbbi bir cinayete kurban gitti" feryadını bile havada bırakacak durumdadır.
Çünkü bir yanda yaşamını yitirmiş masum bir çocuk, bir yanda hiçbir şey olmamış gibi işine devam eden doktorlar, sağlık çalışanları, diğer yanda ise RAİYETİNE zulmedilir, RAİYETİ yanlış tıbbı teşhiş ve tedaviler neticesinde ölür ya da öldürürken sesini çıkartmayan, soruşturma izni dahi veremeyen, bundan kaçınan, soruşturma izni için ORTADAKİ BUZ GİBİ ÖLÜMÜN DAHİ YETERLİ GELMEDİĞİ, bunu bile GÖRMEYİP ama ne hikmetse sözde bir heyetin tavsiye raporunu hemen GÖREN, bunu dikkate alan bir zihniyet var.!
DEVLET NEREDE.?
Ve tam da bu noktada insan sormadan edemiyor;
Hani sağlıkta şeffaflık.?
Hani sağlıkta ADALET.?
Hani sağlıkta GÜVENLİK.?
Hani sağlıkta TİTİZLİK, Teşhis ve Tedavi güvenliği.?
Hani sağlıkta tedaviyi SEÇME HAKKI.?
Öyle ya, Yüsra'nın anne ve babasının bütün ısrarlarına rağmen doktor ve ilgili sağlıkçılar kafalarına göre hareket etmediler mi.? Ailenin NEYİ SEÇMESİNE İZİN VERİP MÜSADE ETTİLER.?
KRİTİK SORULAR;
1; Durum, hal böyle iken ve ortada bir ÖLÜM vakası varken bu soruşturma izni NEDEN aylardır verilmiyor?
2; Yoksa Sağlık Bakanlığı, bir çocuğun ölümünden daha önemli bazı sırları mı koruyor.?
3; Bu soruşturma izin verilmezken, her gün yeni canlar aynı hastaneye gidiyor ve aynı doktorlara, sağlıkçılara emanet ediliyor. Peki bunun hesabını kim, nasıl verecek.? Daha bu olay bile aydınlatılamamışken binlerce-onbinlerce çocuk o hastanelere ve doktorlara NASIL EMANET EDİLEBİLİR.?
4; Ve EY SAĞLIK BAKANLIĞININ ilgili yetkilileri.!
Bir çocuğun yürüyerek girdiği hastaneden cenazesinin çıkması karşısında sessiz kalmak, acaba vicdanınızı sızlatmıyor mu.?
5; Bu ölüm vakası, insanların tedavi ve haklarının koruyucusu, güvencesi ve denetleyicisi olması gereken sizler için sıradan bir dosya mı acaba.? ÖLÜM sıradan bir vaka mıdır.? Adi, basit bir iş midir.?
6; Hastanelerdeki ÖLÜM VAKALARI, ilgili bazı Sağlık Bakanlığı Yetkilileri tarafından SORUŞTURMAYA DEĞMEYECEK KADAR basit, sığ, adi işlerden biri olarak mı görülüyor acaba.? Sağlıkta geldiğimiz durum, seviye bu mudur.? Sağlıkta gelinen medeniyet seviyesi bu mudur.?
7; EY SAĞLIK BAKANLIĞI İLGİLİ YETKİLİLERİ.!
Halkın sağlığını emanet ettiğimiz sizler, sistemdeki bu çürümeye ne zaman el atacaksınız.? Hem sağlık bakanlığı, kendilerine EMANET EDİLEN insanlara bōyle mi sahip çıkıyor acaba.?
8; Bir çok çocuğun ölümüne sebep olan Yenidoğan Çetesi ile bağlantılı olduğu iddia edilen bir hastaneye sevk edilmek istenen Yüsra'nın, nihayetinde ÖLÜMLE sonuçlanan şaibeli dosyasını kapatmak hangi vicdanla ve ADALET anlayışı ile açıklanabilir.? Ve durum yeni çeteleri ve vakaları doğurmaz mı.? Öyle ya, yaptığı her yanlışın yanına kâr kaldığını düşünen bir doktoru ya da sağlıkçıları DURDURACAK OLAN ŞEY NEDİR ?
9; Bu beyaz kod uygulaması kime, neye hizmet etmektedir.? Bu Beyaz Kod uygulamasının gelişi güzel kullanılarak hasta yakınlarının su-i istimal edilip böylece aslında SİNDİRİLMEK İSTENMESİNE daha ne kadar izin vereceksiniz.? Çünkü Beyaz Kod uygulaması ile insanlar yanmaktadır. Hakları gasp edilerek korkutulup sindirilmek istenmektedir. Ayrıca kodu veren bununla hem nefsinide tatmin etmekte hem de haksızca ve adaletsizce bir otorite sağlamaya çalışmaktadır..
10; Hem yanlış test, tedavi ve aşılarla ölen çocuklara sahip çıkmayan Sosyal Hizmetler ve Sağlık Bakanlığı NEDEN sadece 6 nadir hastalığı tarama bahanesi ile çocuklarına son derece düşkün ailelere bir nevi sanki terötistmiş gibi muamele yapmaktadır.?
11; Çocuk anne ve babanındır.. Velayet hakkı ise onlardadır.. O çocuğu bu dünyada en çok sevecek, koruyacak ve şefkat gösterecek olan da yine kendi anne-babasıdır.! Şu durumda Devletin bir kurumu olan Sağlık Bakanlığı ÇOCUĞU DEVLETİN MALI OLARAK MI GÖRÜYOR ACABA.? Bu sorumuza cevap istiyoruz..
12; Hastaların odalarda yahut yoğun bakımlarda YALNIZ BIRAKILMASI UYGULAMASININ ne kadar pahalıya mâl olduğu, hastaları ve yakınlarını ne kadar mağdur ettiği, bir çok şüpheyi de tetiklediği, dahası tıbbi şeffaflıkla birlikte GÜVENLİĞE aykırı olduğu açıktır.!
Acaba buna daha ne kadar tahammül edilecektir.? Bu garabet derhal terk edilmeli, bu risk ortadan kaldırılmalı değil midir.?
13; 7 yaşında ki Yüsra vakasında rolü olan bir çok doktorun ve sağlıkçının aslında FETÖ bağlantısı olduğu, FETÖ SOTUŞTURMASI GEÇİRDİĞİ ama garip bir şekilde görevlerine devam ettikleri, edebildikleri, hatta bazılarının çok büyük, devasa yolsuzluklara karıştığı ile alakalı babanın ciddi iddiaları vardır. Bakanlık acaba bunu bile soruşturmayacak mıdır.?
Bunu da mı basit, değersiz, adi, önemsiz bir iş görmektedir ?
Bu vatana, devlete ve millete ihanet edip MÜSLÜMAN KANI DÖKENLERLE irtibat ve iltisaklı olabileceklerine dair ciddi idiaları olan babayı yine mi dinlemeyeceksiniz.?
Bunu da mı sormayacak ve soruşturmayacak sınız.?
SON SÖZ;
Unutmayalım ki, bu Yüsra vakasını sadece aileye ait bir dert olarak görmek, aslında vicdanlarımızı körleştirmektir.. Bu aynı zamanda adalete olan inancımızında bir testidir.!
Eğer bizler bu vakanın peşini bırakırsak, yarın bu hastanelerin kapısından yürüyerek giren başka bir çocuğunda başına benzer bir olayın gelmemesinin hiç bir garantisi yoktur..
Ve bunu engellemek, bugün sizin vereceğiniz TEPKİ İLE ve Yüsranın bu haberine sahip çıkmanızla ancak mümkün olcaktır.!
Susmak, örtbas edilmesine yardım etmektir.
#YüsraİçinVeHerkesİçinAdalet
#SağlıkSkandalı #SoruşturmaİzniVerilsin #HaniNeredeŞeffaflık
Selam, Dua ve Hürmet ile..
Yorumlar
Kalan Karakter: